YUSUF YÜZLÜ HZ.YUSUF (A.S)
YUSUF YÜZLÜ HZ.YUSUF (A.S)
ALPEREN GÜRBÜZER
Hz Yusuf’u babası Hz. Yakup (a.s) çok severdi, kardeşleri kıskançlıklarından dolayı babalarından habersiz şekilde kuyuya atmışlardı. Kuyu kenarından geçen kervan onu ordan alarak esir pazarında satılıp Mısır Vezirinin sarayında hizmetçi oldu.
Hz. Yusuf, Mısır Veziri Aziz’in eşinin çirkin teklifini kabul etmeyince, kadın Yusuf’a bir tuzak düşündü ve ondan intikam alma yoluna yöneldi. Kocasına gelip yalvardı:
—Her yerde kadınlar benden söz ediyor, gıyabımda olur olmaz konuşuyorlar, artık insanlar arasına karışamaz oldum. Eğer Yusuf’u zindana atarsan herkes onun suçlu olduğunu cezayı hak ettiğinden dolayı zindana atıldığını sanıp, ben de rahat etmiş olurum.
Vezir hanımının bu şikâyeti üzerine günahsız, tertemiz Yusuf’u zindana attırır, aynı gün iki genç adam da zindana atılmıştı. Birgün zindan arkadaşları rüya görürler. Yusuf’a rüyayı anlattılar. Birinci adam:
- Rüyamda şaraplık üzüm sıkıyor, sonra onu Krala takdim ediyordum.
İkincisi de:
— Ben de rüyamda başımın üstünde ekmek taşıyordum. Sonra kuşlar gelip başımdaki ekmekleri yemeğe başlayınca korku ile uyandım.. Nasıl yorumlarsın bunları?
Hz.Yusuf rüyaları şöyle tabir etti:
- Sen, hapisten kurtulacak ve Krala şarap sunacaksın.. O zaman benim durumum ve suçsuz olduğumu Krala söyle. Sen de ne yazık ki idam edileceksin, başına kuşlar konacak ve etinden yiyecekler.
Kısa birzaman sonra her şey Yusuf’un dediği gibi çıktı. Zindandan kurtulan kişi Yusuf’un Krala söylemesi gereken sözü unutmuştu, daima Kralın yanında olduğu halde Yusuf’tan bahsetmek aklının ucuna bile gelmiyordu. Seneler geçti Yusuf hala zindanda idi.
Bir gece Mısır Hükümdarı bir rüya gördü, rüyasında; dinlenmek için Nil Nehri kenarına oturmuş duruyordu. Ansızın sudan semiz yedi tane inek çıktı. Hemen ardından da yedi zayıf ve cılız inek çıktı. Zayıf ve cılız inekler besili ineklere saldırarak bir çırpı da yediler. Hükümdar dehşetle uyandı, tekrar uykuya daldı, bu sefer yedi kuru başağın yedi yeşil başağı yediğini gördü. Sıçrayıp kalktı yatağından. Hiç kimse Kralın bu acaip rüyasına bir yorum getiremedi. Tam bu sırada Yusuf’un zindan arkadaşı olan hizmetçi ortaya atıldı:
— Efendim, beni Yusuf’un yanına gönderiniz. Rüyanızı en iyi O’nun tabir edeceğini sanıyorum.
Hükümdar teklifi kabul etti ve Hz. Yusuf rüyayı şöyle yorumladı;
— Tam yedi yıl büyük bir bolluk içinde yaşayacaksınız, tedbir olarak ürünün bir kısmını saklayın. Çünkü bolluk senelerinden sonra korkunç kıtlık yılları takip edecektir, tam bu durum yedi sene sürecek ve böylece bu kıtlık yıllarında sakladığınız buğdayları yiyerek perişan olmazsınız. İşte rüyanın yorumu budur.
Hizmetçi hükümdara koştu, Kral rüyayı dikkatle dinledi ve hoşuna gitti, adam göndererek Hz. Yusuf’u zindandan çıkarmak istedi ama, Yusuf hemen teklifi kabül etmedi. Dedi ki:
— Benim suçsuz olduğumu kabül etmezlerse bu teklife yanaşamam, Hükümdara dön, kadınlar niçin ellerini kesmişler sorup öğrensin. O zaman ne kadar suçsuz olduğunu ortaya çıkacaktır.
Hizmetçi dönüp durumu Hükümdara anlatınca kadınları çağırdı. Kadınlar:
- Gerçekten Yusuf suçsuzdur.. Hiçbir kötü teklife aldırış etmedi.
Vezirin karısı durumun açığa çıktığını görünce gerçeği itiraf etmek zorunda kaldı:
- Evet, Ona ben kötü bir teklifte bulunmuştum, suçlu benim..
Hükümdar doğrular karşısında Yusuf’u zindandan çıkararak huzuruna aldı ve şöyle dedi:
- Artık bundan böyle kiymetli misafirimizsin..
Hz. Yusuf:
—Eğer devlet hazine ve depolarının idaresini bana verirseniz kıtlık için gerekli önlemleri alabilirim, dedi.
Kral memnuniyetle kabül etti, Hz. Yusuf artık Mısır’ın en büyük veziri olmuştu..
Bereketli ve bolluk seneleri gelip geçti. Alınan büyük tedbirler sayesinde Mısır halkı korkunç tehlikeden ucuzca kurtulmuştu. Artık yakın ülkelerde yaşayan ve kıtlık sebebiyle perişan olan insanlarda Mısır’a akın akın etmeye başlamıştı. Bir gün Yusuf’un kardeşleri de bir parça buğday almak için Vezir Yusuf’un karşısına çıktılar, Yusuf onları hemen tanıyı vermişti. Fakat kardeşleri onu tanımamışlardı. Hz. Yusuf sordu:
— Kaç kardeşsiniz siz?
Cevap verdiler:
— On iki kardeştik. Birimiz kayboldu. Küçüğümüzde babamızın yanındadır.
Hz. Yusuf:
— Babanızın yanında kalan küçük kardeşinizi de alıp gelmezseniz istediklerinizi vermem, gidip onu da getirin.
Şaşırdılar:
— Peki, madem öyledir onu da getirelim, dediler ve babalarının yanına dönerek vezirin isteğini bildirdiler.
Babaları Hz. Yakup (a.s):
— Onu koruyacağınıza yemin ederseniz isteğinizi kabül ederim deyince yemin ettiler. Sonra babaları yola çıkarken şöyle bir nasihatta bulundu:
—Şehre bir kapıdan değil, ayrı ayrı kapılardan girin. Olur ki herhangi bir musibetle karşılaşırsanız o zaman hepinize zarar uğramamış olur.
Mısır’a geldiler. Hz. Yusuf küçük kardeşi Bünyamin’i bir kenar çekip kulağına fısıldadı:
— Ben senin kardeşin Yusuf’um sakın kimseye söyleme.
Bünyamin sevincinden yüreği çarpıyordu. Bu arada Yusuf (a.s) hizmetçilerinden birine emretti;
- Hükümdarın su içtiği kabı Bünyamin’in yükü içine saklayınız..
Öyle de yaptılar. Sonra kardeşler yüklerini bağlayıp develerine binerek yola çıkacakları zaman Vezirin muhafazası avaz avaz bağırarak:
— Hükümdarın su içtiği kap kayıp, derhal durun! Aramam gerekiyor hepinizi.
Bu sırada Hz. Yusuf’un eşliğinde tek tek arandı ve hükümdarın kabı Bünyamin’in yükünden çıkartarak onlara gösterince şaşkına döndüler. Şimdi neyapcağız diye endişelenmeye başladılar, üstelik babalarına Bünyamin’i koruyacaklarına dair de söz vermişlerdi. Tek çare vezire yalvarmaktı. Yalvarmalar karşısında Hz. Yusuf;
- Allah korusun.. Biz malı kimde bulmuşsak onu alıkoruz. Yoksa haksızlık etmiş oluruz.
Kardeşlerin en büyükleri:
— Onu koruyacaktık, hatta yemin etmiştik. Ben kardeşimi alıncaya kadar ya da babamız beni affettiğini bildirinceye kadar geri dönmeyeceğim, burada kalacağım siz dönün, durumu olduğu gibi anlatın.
Çaresiz vaziyette babalarının yanına geldiler ve izah ettiler.
Hz. Yakup;
— Hayır, benim oğlum hırsızlık yapmaz, siz Yusuf’a yaptığınızı Bünyamin’e de yaptınız diyerek ağlamaya başladı, günlerce gözyaşı döke döke gözleri kör oldu ve bu durumda kardeşler tekrar Mısır’a dönüp Yusuf’un karşısına çıktılar:
— Kardeşimizi bize bağışlayın.
Hz.Yusuf artık vaktin geldiğini anlayıp sordu:
— Siz Yusuf’a ve kardeşinize neler yaptığınızın farkında mısınız? Artık haksızlığınızı itiraf etmiyecek misiniz?
Hepsi şaşkın vaziyette sendelediler ve:
— Yoksa sen Yusuf musun?
- Evet Yusuf’um, bu da kardeşim Bünyamindir!.. Allah bize iyilikte bulundu, görüyorsunuz sonunda hak yerini buldu. Korkmayınız benden en ufak zarar dokunmayacak. Siz şimdi söyleyin babamız neyapıyor, hali nasıldır? Sorunca kardeşleri:
— Yıllarca senin üzüntünü çekti. Şuanda gözleri kördür.
Hz. Yusuf gömleğini çıkartıp, gömleğimi götürün babamın gözlerine sürsün, o zaman görmeye başlar.. Sonra da bütün çoluk çocuğunuzu, annemi ve babamı alarak buraya gelin ki Mısır da hep beraber bolluk içinde yaşarız deyince kardeşler de tekrar yola düştüler, Oğulları yaklaştıkça Hz. Yakup (a.s) ‘da Yusuf’un kokusunu duyuyordu adeta.. Nihayet oğulları geldiler gömleği yüzüne sürünce gözleri açıldı.. Hz. Yakup(a.s):
— Ben size dememişmiydim Allah beni Yusuf’la buluşturacaktır. Rabbimden bağışlanmanızı dileyeceğim. Daha sonra hepsi Mısır’a geldiler. Yusuf (a.s) onları yolda karşıladı, kucaklaştılar. Bu arada Hz. Yusuf babasına:
— Babacığım, işte vaktiyle gördüğün ve size anlattığım rüya gerçek oldu. Rabbim beni zindandan çıkarttıktan sonra Mısır’a vezir yaptı. Şeytan kardeşlerimle bizim aramızı ayırmıştı. Fakat Yüce Allah’ım tekrar bizleri bir araya getirdi nekadar şükretsek az diyerek yılların hasretliği sona erdi böylece.
.