HZ.YUNUS(A.S) VE İSRAİLOĞULLARI

HZ.YUNUS(A.S) VE İSRAİLOĞULLARI

ALPEREN GÜRBÜZER

Hz. Yunus (a.s) da İsrailoğulları Peygamberlerindendir. Ninova halkına Allah’ın buyruklarını iletmek için görevlendirildi ama imana gelmediler, yine putlarına tapmaya devam ettiler. Bu durumda Yunus (a.s) ; ‘’ Eğer iman etmezseniz Allah 40 güne kadar Ninova Şehrini yerle birederek batıracak ‘’ diye tehditte bulundu. Ninova halkı hiç aldırış bile etmedi.
Hz. Yunus(a.s) kavmine küstü, Allah’tan izin almadan Dicle Nehri kenarına gelerek bir gemiye binerek oradan uzaklaştı. Oysa Allah tarafından müsaade gelmeden kavmini terk etmesi caiz değildi. Derken gemiye bindi, epey yol kat ettikten sonra gemi bir anda duruverdi.. Gemi bir türlü hareket edemiyordu, belli bir yere sabit kalmıştı çünkü.
Gemide bir Müneccim: ‘ İçimizde bir suçlu var, kura çekelim kime düşerse onu denize atalım, dedi.
Kura çektiler, kurada Yunus’a çıkmıştı..
Hz.Yunus (a.s):
— Evet! Efendisine itaat etmeyen suçlu adam benim.
Bu sözleri sarf eder etmez Yunus (a.s) kendisini suya attı. Denizde bir balık yutuverdi. Yunus (a.s) balığın karnında pişmanlığını belirten ; ‘’ Allah’ım sen her şeyden münezzehsin, ben gerçekten zalimlerden oldum! (lailahe illa ente subhaneke inni küntü minezzalimin)’’ sözlerini sürekli tekrarladı ve bu sözler artık Yunus’un zikri oldu, Allah’da bu zikrin hatırına tevbesini kabül etti. Balık emri ilahi gereği hemen onu karnından çıkarıp denizin kenarına bırakıverdi.
Hz.Yunus’un gemiye bindiği gün gökyüzü kararmaya başlamıştı. Ninova Halkı paniklemişti. Şehir zifiri karanlığa bürünmüştü adeta. Hz. Yunus’un haber verdiği musibetin geleceğini anlamışlardı. Bunun üzerine Hz. Yunus’u aramaya koyuldular, fakat bulamamışlardı, çünkü Yunus(a.s) onları terk etmişti. Ninova Halkı çaresiz oracıktan derhal ayrılarak Tevbe Tepesi denilen yere çıkıp feryat figan ederek Allah’dan aman dilediler, Allahü Teala’da affederek dileklerini kabül etti.
Hz. Yunus denizde ki hayat serüvenin dönüşünde kavmini tevbe etmiş bir şekilde bulunca sevindi ve ilahi hükümleri kavmine öğretti. Bir süre azaptan uzak kaldılar. Sonraları
doğu da ve batı da büyük olaylar vuku buldu.
Doğu da Midya ve Babil Valileri birlikte hareket ederek Asur Devleti ve başkenti olan Ninova’ya karşı ayaklanıp kuşatmaya aldılar. Fakat Ninova kuşatmadan kurtuldu ve Asur Devleti güç kazandı böylece.
Daha sonraki yıllarda tekrar Asur Devleti büsbütün abluka altına alınarak İki devlet kuruldu:
— Midya Devleti(İran denilen bölge)
— Keldani Devleti şeklinde.
Babil Şehri Keldani’lerin başkenti oldu.
Keldani Hükümdarı Bahtenassar tahta çıkışından bir yıl sonra İsrailoğullarına saldırdı. Çaresiz onlarda boyun eğdiler, üçyıl sonra Behtenassara karşı durdusalar da, Bahtenassar ordu gönderip, birçok âlim ve İsrailoğullarının ileri gelenlerini tutuklatarak Babilde hapsettirdi. Hatta Danyal (a.s) ve Üzeyir(a.s)’ da tutuklular arasındaydı. Bahtenassar Danyal (a.s)’ın kıymetini geçde olsa anlayıp ona saygı gösterdi.
İsrailoğulları günah işlemek suretiyle Allah’a karşı geldikleri gibi, Allah tarafından kendilerine musallat olan Bahtenassar’a da karşı gelmek istiyorlardı.
Bahtenassar amcasının oğlu Sıdkıya isimli kişiyi kendi vekili olarak hükümdar tayin ederek Kudüs’e gönderdi.
Sıdkıye İsrailoğulları Hükümdarlarının sonuncusudur..
Bahtenassardan sonra Keldani Devleti bir süre daha Babilde hüküm sürdü. Sonra Keyaniyen İran’da kurulan Keldani Devletini yıktı. Böylece İsrailoğulları hürriyete kavuşup vatanlarına döndüler(Kudüs’e).
Hz. Üzeyir’de İsrailoğulları arasında idi. Babilden döndüğünde Tevrat kaybolmuştu. Hz.Üzeyir ezberden bildiğinden yazılı hale getirip, Şeriat hükümleri uygulamaya konuldu, fakat hükümet olarak İranlılara bağlı kaldılar. Daha sonraları da İskender İranlıların hükümranlığına son verdi. Böylece İsrailoğulları Yunalıların idaresi altına girdi. Sonraları da Romalılar hüküm sürdü. Velhasıl İsrailoğulları için vatansızlık kronik hastalık oldu.