HZ. MUSA (A.S) VE FRAVUN
HZ. MUSA (A.S) VE FRAVUN
ALPEREN GÜRBÜZER
Hz. Yusuf’tan sonra Mısır’da İsrailoğulları çoğaldılar ve Yakup (a.s) ile Yusuf(a.s)’ın şeriatı üzerine yaşadılar. Mısır’ın Yerli ahalisine Kıbtı denilirdi. Kıbtı’ler yıldızlara ve putlara taparlardı. İsrailoğullarını beğenmeyip hor görürlerdi.. İsrailoğulları bundan dolayı kendi atayurtları olan Kenan ülkesine gitmek istiyorlardı. Fakat Firavun pençesinden kurtarmak da o kadar kolay değildi, üstelik İsrailoğulları 12 kabile idi, bir araya gelip de güç bile olamıyorlardı. Başlarına bir lider ve toparlayıcı gerekli idi. Aksi takdirde esaretten kurtuluş gerçekleşemezdi. Birgün bir Kahin Fravun’a :
- İsrailoğullarından bir çocuk doğacak ve senin devletinin yıkılmasına sebep olacak dedi.
Bunun üzerine Fravun endişeye kapılıp İsrailoğullarından her doğan erkek çocukları öldürtmeye başladı ve öldürttü de. O sırada Hz. Yakub’un üçüncü oğlu olan Lavi’nin torunlarından İmran adındaki kişinin soyundan Hz. Musa dünyaya geldi. Annesi Fravun belasından korumak için bir sandık içinde çocuğu Nil nehrine bıraktı. Sandık Nil nehrinden yüzüp giderken Fravun’un karısı Asiye onu tuttu, birde ne görsün sandık içinde nur topu bir çocuk. Tabii bu arada annesi uzaktan onu izliyordu, çocuğunu sandıktan alındığını ve saraya götürüldüğünü gözlemledi. Fravun’un karısı:
-Aman bunu öldürmeyiniz, pek de sevimli deyip evlatlık edindi. Fakat emzirmek için süt anneye ihtiyaç vardı. Nitekim, uzun aramalar sonunda Musa’nın annesi durumu bildiği için bu işe talip oldu. Musa derhal göğsüne yanaşarak emmeye başladı, kimse bilmese de ana evlat sarayda süt anne adına buluşmuş oldular. Allah diledikten sonra Kralın sarayında bile düşman elinde korumaya alır ve alındı da…
Hz. Musa artık koca bir delikanlı, bir gün Mısır’da gezinirken bir Kıbtı ile İsrailogullarından biri kavga ediyordu. Hz. Musa duruma müdahil olunca, kazara Kıbtı’nın göğsüne yumruk vurmasıyla ölümüne neden oldu. Hz. Musa çok üzüldü, biryandan da Fravun’un hışmına uğramamak için Mısırdan Medyen’e hicret etmek zorunda kaldı. Tam tamına onyıl kaldı oralarda ve ora da Şuayb (a.s)’ın kızıyla evlendi. On yıl geçen zarfında çoluk çocuğuyla Mısır’a dönüşte Tur dağına uğradı. Tur-i Sinada Allah (c.c) ile konuştu ve emir yüklenip ordan da Mısır’a gelip kardeşi Harun (a.s) ile beraber Hak dini tebliğ ettiler. Ayrıca İsrailoğullarını serbest bırakarak Kenan illerine gitmelerini, engellenmemesini talep ettiler. Fravun bu istekler karşısında şöyle dedi:
- Sen çocuktun, bizim elimizde büyüdün, üstelik Kıbtı vatandaşımızı öldürdün, şimdi de gelmiş Resullük taslıyorsun, ne demek istiyorsun?
Hz.Musa(a.s):
- Evet. Elinizde büyüdüm, bir kaza çıktı ve Kıbtı’ye vurdum ama istemeyerek oldu, korkumdan göç etmek zorunda kaldım, şimdi ise hakolan bir ilahi yola çağırıyorum.
Fravun;
- Alemlerin Rabbi kimdir?
Hz. Musa(a.s):
- O her şeyin sahibi ve yaratıcısı..
Fravun:
- Mısır’da benden başka Rab yoktur. Benden başka ilah edinirseniz zindana atarım diyerek tehdit etti.
Hz. Musa bu durum karşısında asasını yere bırakınca asa ejderha olup, hareket etmeye başladı, korktular ve sihir dediler. Fravun’un etrafındakiler şaşkın bakışlarla:
-Aman Efendim o sihirbazlıkla sizi etkileyip inancınızı bozmak ister.
Bunun üzerine bütün sihirbazları topladılar, o gün Mısır halkı toplandı. Her sihirbaz değnek ve iplerini ortaya koyup yılan şekline dönüştürerek gösteri yaptılar. Hz. Musa da asasını yere bırakınca tüm sihirbazların yılanlarını yutuverdi. Tabii herkes dehşete kapıldı. Asa ejderha olmuştu çünkü. Sihirbazlar baktı ki, geride ne ip, ne de değnek hiçbirşey ortada kalmadı.. Bu insan gücünün dışında bir şey diyenler iman ettiler. Hz. Musa’nın mucizesidir dediler, daha pek çok mucizeler gösterildi. Ancak ne Fravun ne de kavmi imana gelmedi. Fravun’da önce belayı defetmek kabilinden İsrailoğullarının Mısır’dan çıkmalarına izin verdi ama, sonradan pişman oldu, ama iş işten geçmişti.
Hz. Musa da İsrailoğullarıyla birlikte bir gece ansızın Mısır’dan çıkarak Kızıl Deniz’in yolunu tuttu. Fravun yola çıktıklarını duyunca ordusunu başına geçerek takip edin emrini verdi.. Sonrası malum, sabaha doğru onlara yaklaştı. Bu arada Hz. Musa elindeki asasını yere vurunca Kızıl Deniz ortadan yarılarak on iki yola ayrıldı. İsrail oğulları yarılmış denizin arasından yıldırım misali geçti. Arkalarından takip eden Fravun ve ordusu da açılan denizin kapanmasıyla birlikte boğulup hezimete uğradılar.
Bu arada Hz. Musa ve İsrailoğulları arkalarından emin bir vaziyette özledikleri Kenan İline yöneldiler. Yolda Amalıka’dan bir kavmin yurduna uğradılar. Baktılar ki bunlar öküz biçimindeki putlara tapıyorlardı. Henüz İsrailoğulların da inanç tam olarak yerleşmediği için bu tür putlara eğilim gösterdiler. Hatta Hz. Musa’ya:
- Bize de onların ilahı gibi bir ilah bul.
Hz. Musa(s.a):
- Onlar batıldır. Allah’tan başka ilah yoktur. Allah bizi bu yönümüzle diğer kavimlerden üstün kıldı. Fravun bize ve oğullarımıza işkence edip, dilim dilim keserken Allah sizi kurtardı dedi.
O zamanlar Kenan ülkesinde en büyük şehirler; Eriha, Nablus ve Kudüs olduğundan Eriha şehrine yol aldılar. Ancak buralar Amalika kavminden birtakım zorbaların elinde olup onları oradan savaşarak çıkarmak gerekiyordu.. Hz. Musa savaşalım demişti ama, İsrailoğulları biz savaşamayız deyip geri çekildiler. Hz. Musa da beddua etti. Bundan dolayı Tih sahrasına düştüler ve kırkyıl orada dolaşarak bir tarafa gidemediler. Keşke Mısır’dan çıkmasaydık şeklinde konuşmaya başladılar. Tih sahrasında bulundukları süre içerisinde Allah onlara kudret helvası ve Selva kuşu indirerek oları rızıklandırmalarına rağmen Mısır’da çektikleri eziyeti unutmuşcasına:
- Biz bakla , soğan, hububat ve sebze gibi tür şeyler isteriz dediler.
Artık Hz. Musa’nın sabrı taşarak:
- Haydi! Mısır’a gidiniz. İstediğiniz şeyler orada vardır diye isteklerini reddetti.
Allahü Teala tarafındanHz. Musa’ya bir kitabın indirileceği vaad edildiğinden dolayı Tur dağına çağrıldı. Hz Musa kardeşini yerine vekil bırakarak Tur-i Sinaya gitti ve orda Allah’ın kelamını işitti. Böylece Tur-i Sinada Tevrat nazil oldu.
İsrailoğulları Mısır’dan getirdikleri ziynetlerden Samiri adında münafık’ın telkinlerine kanarak altından buzağı yaparak Musa’nın ilahı budur dediler ve tapmaya başladılar. Harun(a.s) nasihat verdiyse de dinlemediler, hiç oralı olmadılar, üstelik karşı da koydular.
Hz. Musa(a.s) döndüğünde bu durumu görünce öfkelendi, Samiri’yi lanetledi. Hz. MusaBuzağı heykelini yaktıktan sonra denize attı ve Kardeşi Harun’a:
- Niçin kavmimizi gözetmedin? dedi.
Hz. Harun(a.s):
- Ne kadar anlattımsa dinlemediler, vazgeçiremedim bir türlü.
Daha sonra buzağıya tapanlar pişman olup Tevrat’a sarıldılar, böylece yıllar sonra İsrailoğulları düşmanla savaşır konuma geldiler. Nitekim, İsrailoğullarına vaad edilen Kenan ülkesi bir hayal olmayıp hakikate dönüştü. Harun(a.s)’ın ardından Hz. Musa’da bu dünyadan göçerek Allah’a kavuştu. Hz. Musa’nın şeriatı Hz. İsa (a.s)’ın peygamberliğine kadar devam etti.. Hz. Musa’dan sonra yerine Yuşa (a.s) geçerek İsrailoğullarını beraberinde alıp çölden çıkardı ve Şeria Nehrinin diğer yakasına geçerek Eriha şehrini fethetti. Bu fetih sayesinde İsrailoğulları çöl halkı olmaktan kurtulup, atalarının vatanı olan Kenan ülkesine girmiş oldular. Daha sonraları Yuşa (a.s) Şam’ı da ele geçirdi ve hertarafa memurlar dağıttı. Ülkesini yirmisekiz yıl idare ettikten sonra vefat etti.