HZ.SÜLEYMAN(A.S) VE BELKIS’IN TAHTI

HZ.SÜLEYMAN(A.S) VE BELKIS’IN TAHTI
ALPEREN GÜRBÜZER

Hz. Süleyman (a.s)’ da babası Davut(a.s) gibi saltanat ile Peygamberliği kendisinde toplayan bir elçi. Hz.Davut’un vasiyeti üzerine Mescid-i Aksa’nın inşasına başladı, yedi yılda inşası tamamladı.
Hz. Süleyman’a Allah tarafından dünyada hemen hemen hiç kimseye verilmeyen büyük nimetler verildi. Gerek cinler, gerek hayvanlar özellikle kuşlarla konuşması ve gerekse insanlardan oluşan kalabalığa liderlik yapması gibi nimetlerin yanısıra her türden topluluğa hükümdar şerefi verildi.
Hz. Süleyman devrinde Sebe adlı bir kavim vardı, bu kavmin ateşe ve puta tapmasından rahatsız oldu. Bunun üzerine Sebe halkına dini tebliğ için yola koyuldu. Fakat yol boyunca kendisine eşlik eden Hüdhüd adlı kuşun ortadan ansızın kaybolmasına Hz. Süleyman’nın canı sıkıldı. Etraf kolaça n edildi bir türlü bulunamadı, meğerse Hüdhüd Kuşu Sebe krallığının sarayına bilgi toplamak için gitmiş. Hüdhüd Kuşu Belkis sarayında gerekli incelemeleri yaptıktan sonra tekrar Hz. Süleyma’nı yanına vardı ve geciktiğinden dolayı özür diledi. Gördüklerini bir bir anlattı; Özetle; Belkıs’la karşılaştığını, güneşe taptıklarını izah etti. Hz. Süleyman Hüdhüd kuşunun gözlemlerini dinledikten sonra bir mektup yazıp, bu mektubu Belkıs’a götürmesini emretti. Hüdhüd’de gereğini yaparak saraya varır varmaz Belkıs’ın odasına bırakıverdi. Mektubu Belkıs eline aldı ve okudu, kısaca mektupta Hz. Süleyman; kendisine itaat edilmesini, karşı gelinmemesini, eğer böyle davranılırsa istişareye açık olacağını ve hep beraber karar alarak yönetim sergiliyeceklerini belirtti.
Beyler, Ulular mektubu masaya yatırdılar, en nihayet Belkıs şu fikri ortaya attı:
—Mektupta denilenleri yapalım amma, O’na bir hediye gönderelim, eğer hediyeyi kabül ederse O bir hükümdardır, o zaman bizim gücümüz O’ndan daha kuvvetli anlamına gelir. Yok, eğer hediyemizi kabül etmezse O bir peygamberdir.
Hediyeleri alan elçiler yola revan oldular. Hz. Süleyman’na takdim ettiler. Hz. Süleyman hediyeleri kabül etmeyerek Allah’ın bana lutfettiği tüm nimetler sizin bana verdiğinizden hayırlıdır dedi. Elçilere son defa; ‘’Gidin Hükümdarınıza söyleyin ki ; ordularla gelip gökkubbeyi başınıza geçirir ve yurdunuzdan çıkarırım..’’ tarzında sert ifadelerle mesaj gönderdi.
Elçiler söylenenleri harfi harfine Belkıs’a iletti. Belkıs mesajın ciddiyetini anlamamış olsa gerek ki ordusuyla harekâta geçti, az bir mesafe kala Hz. Süleyman etrafındakilere:
— Kim bana Sebe kavmi gelmeden Belkısın tahtını en kısa zamanda buraya getirir? Diye sual buyurması üzerine Cin taifesinden biri:
—Efendim siz daha yerinizden doğrulmadan getirebilirim.
Hz.Süleyman(a.s):
_ Bundan daha kısa bir sürede gelmesini istiyorum, deyince Asaf b. Berhiya adlı bir âlim:
— Göz açıp kapayıncaya dek derhal getirtebilirim izin verirseniz, deyince Hz. Süleyman(a.s):
-Peki ohalde tahtı getir. Allah tarafından ilim bahşedilmiş o zat hemen secdeye kapanıp ismi azam duasını okuyunca Belkıs’ın tahtı o anda konuverdi. Bu manzara karşısında Hz. Süleyman Allah’a hamd ve senada bulundu. Aynı zamanda Belkıs’ın tahtı tanıyıp tanımamasını denemek içinde taht üzerinde değişiklikler yaptırdı, tahtın üzerindeki putperestlik sembollerini de sildirdi.
Belkıs v e Sebe Krallığı ileri gelen zevatı huzura alındıklarında Hz.Süleyman(a.s):
— Sizin tahtınız şurda ki taht gibi miydi? İşaret edilen tahta baktıklarında şaşkın gözlerle:
—Eve tıpkı o dediler.
O tahtın buraya nasıl geldiğini merak ettiler, binlerce askerin arasında Hz.Süleyman’nı tahtının yanına Belkıs’ın tahtının gelmesi mucizesi karşısında, O Yüce Peygamber Belkısa refakat ederek köşke davet etti. Bütün bu yaşadıklarından ders çıkaran Belkıs Sarayların ve tahtın geçici olduğnun farkına vararak asıl ebedi olan Allah’a kul olmaktan geçtiğini anladı. Hakiki saadetin Allah’ın dostluğunu kazanmakla gerçekleşeceğini idrak ederek istiğfar edip Hak yola girdi. Böylece Yemen Kraliçesi Belkıs Hz Süleyman’la görüşmekle hem kendisi hidayete erdi hem de ardından Doğu ve Batı hükümdarların hepsi O’na bağlılıklarını bildirdiler.
Hz. Süleyman(a.s) tam kırkyıl saltanat sürdükten sonra vefat etti. Kendisinden sonra İsrailoğulları iki devlete bölündü:
- Yahuda Devleti
-İsrail Devleti diye.
Yahuda Devletini başkenti Kudüs’tü, Hükümdarları da Hz. Süleyman’ın oğulları ve torunlarından ibaretti. Üstelik Hz. Süleyman’dan kalan kutsal emanetlerin Kudüs’te bulunması bu kenti dahada halk nazarında önemli kılıyordu.
İsrail Devleti ise on boydan oluşuyordu. Zaman içerisinde İsrail Devletinde putperestlik şölenleri nüksetmeye başladı, hatta Ba’l dedikleri puta tapmaya yöneldiler. Kelimeni tam anlamıyla Hz. Musa’nın şeriatından eser kalmayacak duruma geldiler. Yahuda Devleti İsrail Devletine nazaran birtakım bidatlara rağmen çok iyiydi, en azından Mescid-i Aksa da Tevrat hala okunur halde idi.
O devirlerde İlyas ve Elyasa (a.s) İsrailoğulları kabilelerine Peygamber olarak gönderildiler. İlyas(a.s) ilk önce Ba’l putundan vazgeçmeleri noktasında tebliğde bulunduysa da itaat etmediler, üstelik İlyas(a.s)’ ı yurdundan kovdular. Allahü Teala elçisinin incinmesine karşılık yurtlarında bereketi kaldırdı, susuzluk ve kıtlık belasına düçar oldular böylece. Öyle ki yağmursuzluktan birbirlerini yer hale geldiler. İnsan insanın kurdu oldu adeta. Nihayet yaptıklarından pişmanlık duyarak sürgün ettikleri İlyas(a.s)’ ı aramaya koyuldular ve bulunca da özür dilediler. İlyas (a.s) tebliğine devam etti, bu sefer dinlediler, nasihatlarını baş tacı edindiler ve Peygambere itaatın karşılığını gördüler. Çünkü Allah dostunun hoşnutluğuna binaen tekrar o topraklara bereket verdi, Peygamberinin yüzü suyu hürmetine belayı kaldırdı onların üzerinden.
Fakat huylu huyundan vazgeçmez misali karınları azcık ekmek görünce yine günah ve küfür yoluna saptılar, İlyas(a.s) Allah’tan izin alıp inzivaya çekilmek zorunda kalarak bir taraflara göçetti.
İlyas(a.s)’dan sonra yerine Elyasa (a.s) geçer geçmez kavmini islah etmeye çalışsa da başaramadı. İsrailoğulları vurdum duymaz tavırlarıyla dünya malı için birbirleriyle didişip azmaya devam ettiler. İflah olmaz İsrailoğullarının bu tutumu karşısında Rabbül Âlemin bu sefer onlara Asur Devletini musallat kıldı. İşte O sıralarda Asur Devletinin başşehri Ninova halkına Hz.Yunus(a.s)’ peygamber olarak gönderdi.