Asrısaadette yaşanmış gerçek bir kesit!!!

Hifa ve Süheyl

Yıl asrısaadet yılı, aşkların en güzelinin yaşandığı mekân ve zaman.

Ölümsüz sevdaya doğru yol alan, ilahi aşkın sırrına mahzar olan ve kalplerinde sadece onun sevgisini taşıyanların yılı.

İşte o yıllarda vuku bulan bir aşk kıssası… Hifa ve Süheyl

Hz peygambere teslimiyetin güzel bir vesikası… Hifa ve Süheyl

Madde den geçip mana ikliminde aşkı yaşayanların hikâyesi… Hifa ve Süheyl

Hifa genç, güzel, şan-şöhret sahibi ve oldukça zengin bir kadın;

Güzelliği dilden dile dolaşan, şan şöhreti saraylara kadar ulaşan,

Birçok kimsenin kendisi ile evlenmesi durumunda her şeyini feda edebileceği birisi… hifa

Öyleki hifayı duymayan, güzelliğini bilmeyen kimseler kalmamış sevda çöllerinde.

O kadar güzel ki hifa… ;krallar saray anahtarlarını getirip önüne bırakıyor.

Zamanın zenginleri kervan yükü kadar mücevher ve altın vaat ediyor.

Sahabe eşleri ise Hifa ile akraba olabilmek için Hifa yı kocalarına istiyorlar.

Aman ya rabbi… Bu ne aşk, bu ne seda ve bu ne güzellik ki insanlar onunla eş olabilmek için kıyasıya yarışıyor; tüm zenginliklerini, mal varlıklarını, mevki ve makamlarını onun önüne seriyor ama o bunların hiç birine bakmıyor ve yanaşmıyor.

Bu nasıl bir edadır ki ya rab; insanın başını döndüren, kanını kaynatan, sarhoş eden bu tekliflere karşı “rıza en lillah” çizgisini koruyan bir ruh var bedende. Beden de ruh tende hifa var…

Ama ilahi bir saygı var hifa da; o bu ilgi ve alakadan rahatsızdır çünkü. O olup bitenden dolayı gerçekten çok üzgündür.

Düştüğü bu müşkül vaziyetten kurtulmak için hz. peygambere giderek durumu ona arz eder.

Ve kendisi için hayırlı bir meşguliyet ister.

—Hifa Allah resul’ünün kendisine meşguliyet olarak çeşitli

Dersler ve ibadetler vereceğini bekler.

—Oysa Hz peygamber hifa ya meşguliyet olarak evlenmeyi tavsiye etmiştir.

Bu durum karşısında Hifa Allah‘ın resulüne şöyle der.

—Ey Allah’ın resulü madem meşguliyet olarak evlenmeyi öneriyorsunuz;

Öyle ise kiminle evleneceğim hususunda da karar vermeme yardımcı olunuz. Buna karşılık hz peygamber pratik bir çözüm bularak;

—şöyle dedi; yarın sabah namazına mescide ilk giren kim olursa onunla evleneceksiniz. Sonucu da size bildireceğim der ve hifa oradan ayrılır.

—sonra hz peygamber mescide giderek bunu herkese ilan eder.

Bu duyuru dilden dile, kulaktan kulağa dolaşır ve ahalide büyük bir heyecan başlar.

Öyle ya birçok kimsenin güzelliği, şanı, şöhreti ve zenginliği için evlenmeyi arzuladığı, kervanlar dolusu altın ve mücevher vaat ettiği, evli olan kadınların bile sadece akraba olabilmek için kocalarına istedikleri hifa artık evlenmeye karar vermiştir.

O gece heyecan ile birlikte bir koşuşturma başlar sokaklarda.

Sabah namazına mescide erken gidebilmek için çeşitli hazırlıklar yapılır ve tedbirler alınır.

—Bazıları erkenden yatar ve uyurlar. Kimileri evdekilere ricada bulunarak uyumamalarını söylerler ki erkenden kaldırılıp mescide gidebilsinler. Hatta o gece bir kısım insanlar ise sabaha kadar uyumamayı bile göze almışlardır.

—sabah namazı için hazırlıklar yapıla dursun. Fakat sahabeden öyle birisi de vardır ki ne olup bitenden haberdar, nede olup bitenle ilgilenecek durumdadır. O kendi halinde, kendi derdinde, kendi meşguliyetinde, kendi aczinde; fakir, yetim, öksüz ve gariptir.

İşte o kimse de hiçbir şeyle ilgilenecek durumda olamayan Süheyl dir.

Süheyl mescidin etrafında yaşayan ashabı suffadandır.

Yani o ne harcayacak bir dirhemi, ne başını koyacak bir evi, nede üzerindekilerden başka giyecek bir elbisesi olmayan fukara ve sersefil bir sahabedir. Tabi üzerindeki elbiselere de elbise dersek…

Diğer taraftan hazırlıklar tamamlanmış bütün tedbirler alınmış ve herkes sabah namazı için kendisini ayarlamıştır.

Sabah namazı için peygamber mescide gelerek beklemeye başlar.

Az sonra bir gölge belirir mescidin kapısında ve içeriye giren Süheyl’dir.

—hz peygamber Süheyl’e; seni bu vakitte buraya getiren nedir diye sorar.

Çünkü mescide ilk girendir Süheyl.

Tabi Süheyl’in olanlardan haberi olmadığı için; sabah namazına geldim ya resul Allah der.

—hz peygamber: hifa olayından haberin yokmu senin diye sorar.

—Süheyl: Haberim yoktur ya resul Allah; hem haberim olsa dahi benim hifa ile ne işim olabilir ki der.

Bunun üzerine hz peygamber hifa meselesini Süheyl’e anlatır.

Dinlediği olay karşısında şaşkın ve hayretler içindedir Süheyl.

“Allah o gece Medineli erkeklerin gözlerine derin bir uyku koymuş ve kimseler sabah namazına mescide gelememişlerdir”

Sonra sabah namazı vaktinin çıkmasına yakın bir zaman kala cemaat mescide gelmeye başladı.

Ve gelen herkes merakla talihlinin kim olduğunu sordu.

—hz peygamber:

Mescide ilk gelenin Süheyl olduğunu ilan etti.

Hemen akabinde ise hifaya haber gönderildi ve Süheyl ile evleneceği belirtildi.

Hifa da teslimiyete yaraşır bir şekilde tereddütsüz bunu kabul etti.

Ne var ki hifanın duyulmuş olan şanı, şöhreti, güzelliği ve zenginliği kadar;

Süheyl’inde kimsesizliği, çelimsizliği, fakirliği ve yetim oluşu biliniyordu çevrede.

Zaten herkesi hayretler içinde düşündüren kısmı da buydu ya.

Hifa gibi bir kadına Süheyl gibi bir eş…

Sonra Hz peygamber hifa ile Süheyl’in nikâhlarını kıyar ve Süheyl’e bakarak; Eşine bir hediye almasını söyler.

— Süheyl mahcup bir eda ile başını önüne eğer ve oldukça kısık bir sesle; Ey Allah’ın resulü değil hediye almak, üzerimde bana ait bir dirhemim bile yoktur der.

Bunun üzerine hifa oradan kalkar ve eve gider. İçinde 100 dirhem bulunan bir kese göndererek; bunlar Süheyl’indir istediği gibi kullansın der.

—Dirhemleri alan Süheyl çarşıda gezerek iki dirheme bir hediye alır ve akşam karanlığında hz peygamberin nikâhlarını kıydığı eşi hifanın evine gider.

Bu gece Süheyl’in zifaf gecesidir. Çarşıdan almış olduğu hediyeyi hifaya takdim eder

Ve şöyle der: -ey hifa bundan sonra sana benimle evlendiğin için sabretmek düşer.

Bana da senin gibi birisi ile evlendiğim için elbette ki şükretmek düşer.

Sana sabretmek düşer çünkü benim gibi çelimsiz, fakir, perişan hiçbir şeyi olmayan biriyle evlendin.

Bana da gerçekten şükretmek düşer çünkü senin gibi güzel, zengin ve varlıklı birisi ile evlendim. Ve şöyle devem eder Süheyl:

—Allah’ın bize bahşettiği bu evlilik için gel bu geceyi ona ayıralım ve ibadetle geçirelim.

Ben şükrümü sen sabrını eda et. Umulur ki ben şükredenlerden sende sabredenlerden yazılırsın.

Ve her ikisi o geceyi sabah namazı vaktine kadar ibadetle geçirirler.

Rablerine dua ve niyazda bulunurlar, kendilerince sabır ve şükürlerini eda ederler.

Sabah namazı vakti girince Süheyl mescidin yolunu tutar.

Mescide vardığında hz peygamberin kendisini karşıladığını görür.

Sonra içeri girer girmez Allah resulü Süheyl’e sorar;

-ya Süheyl siz bu geceyi nasıl ihya ettiniz, ne amel işlediniz de yüce Mevla’yı bu kadar kendinize razı ettiniz. o da müjdeleyen bir eda ile Cebrail’i gönderdi. Müjdeler olsun ya Süheyl müjdeler olsun.

Bu sözleri duyan Süheyl kendinden geçmiştir artık. Boynu bükülüvermiş sesi kısılmıştır artık ve mahcup bir eda ya bürünerek;

Biz bu geceyi sadece rabbimize ibadet ederek geçirdik diyebilmiştir.

Ve… İnen ayette yüce Mevla şöyle buyurmuştur:

—ne mutlu o kimselere ki; rabbine ibadet etmeyi kendi zevklerine tercih ettiler. Bizde o kulları affettik.

Sonra Süheyl ellerini açarak;”ya rabbi sen ki beni affettin, bağışladın tekrar günah işleyerek yaşamak istemiyorum, senden niyazım sana kavuşmak” diye dua etti. Ve duasından sonra ruhunu teslim etti.

—Allah resulü buyurdular ki hifada şu anda ruhunu teslim etmiştir.

Ve her ikisi yan yana açılan kabirlere defnedildiler

Ölümsüz aşka, ölümsüz sevdaya doğru