AVRET VE ÖRTÜNME EMRİ

[b]AVRET VE ÖRTÜNME EMRİ[/b]

"Avret" sözlükte, gedik gibi yerlerdeki aralık ve kendisinden fesat ve zarar beklenen şey
anlamındadır. (el-Harasî ‚Alâ-muhtaşar-i Seydî Halîl 1/244.) Insanin avret bölgesine
"avret" denmesi, görülmesiyle fesat ve kötülük ortaya çikacagi içindir. Yoksa "avret",
çirkinlik anlamindaki "aver" kelimesinden türemis degildir. Çünkü kadinin avret olan
yerlerinin çogu, çirkin olmak şöyle dursun, gönüllere hoş gelir ve güzel sayilir. (agk.)

Allah Kur'ân-i Kerîm'de, Peygamberimiz'in kadinlarina hitaben: "Evlerinizde agirbaşlilikla oturun. Ilk Cahiliyye Dönemi kadinlarinin kiriladöküle, süslerini göstere göstere
yürüyüşü gibi yürümeyin" (Ahzâb (3) 32.) buyurur.

Nûr Sûresi'nde: "Mü'min kadınlara da şöyle gözlerini (haramdan) kıssınlar, ırzlarını
korusunlar, süslerini göstermesinler -kendiliğinden görünen müstesna- başörtülerini yakalarının üzerine salsınlar" (Nûr (24)31.) buyurur.

Yine Ahzâb Sûresi'nde: "Ey Peygamber! Zevcelerine, kızlarına ve mü'minlerin kadınlarına söyle, "cil-bâb"larını üzerlerine atsınlar" buyurur. (Ahzâb (33) 59.)

Peygamber Efendimiz de: "Erkek erkeğin âvretine, kadın da kadının avretine
bakmasın", (Müslim, hayz 7; Tirmizî, edep 38; Ibn Mâce, taharet l37; Müsned NI/63.)
"Ergin, olmuş bir kadının namazını Allah başörtüsüz kabul etmez" (Tirmizî, salat 160; Ibn
Mâce, taharet 132; Müsned VI/150, 218, 259.), "Şehvetle bakmak gözün zinâsıdır"
(Buhârî, isti'zan 12, kader 9; Müslim, kader20, 21; Ebû Dâvûd, nikâh Müsned N/276.),
"Şehvetle bakmak şeytanın zehirli oklarından bir oktur" (Hindî Kenz V/329 (13075).)
buyurmuştur.

Bu ve benzeri âyet ve hadîslerden ötürü, tüm Islâm bilginleri, kadının da, erkeğin de avretini
kapatması konusunda sözbirliği halindedirler. Yine bütün Islâm bilginleri kadının elleri, yüzü ve
ayakları dışında kalan bütün bedeninin "avret" olduğu konusunda sözbirliği halindedirler.
İslam'ın bu konudaki öğretileri açık ve emredici olduğundan, örtünmenin gereğine
inanmayanların dinden çıkmış, yani kâfir olmuş olacağını söylemişlerdir. Kapanmanın
gerekliligine inanmakla beraber, kapanmayanların ise dinden çıkmış olmayacağını, ancak
günah işlemiş olacağını bildirmişlerdir.

İslam'ın böyle kesin ve net bir öğretisiyle alay etmenin de insanı dinden çıkaracağını, bu hatayı işleyen mükellefin, tevbe edip, imânını yenilemesi gerektiğini duyurmuşlardır.

Çünkü çıplaklık ilkelliğin, giyinme ise medeniliğin belirtisidir. Çıplak gezmenin hiçbir yararı yoktur, bununla birlikte bir sürü zararı vardır. Giyinmenin ise hiçbir zararı olmadığı gibi, bir sürü yararı vardır. Giyinme iffetli ve namusluluğun sembolüdür. Soyunma ise insanı iffetsizliğe götürür. Cinsel cazibede diğer nimetler gibi bir nimettir. Her şeyin bir sahibi bulunduğu ve sahibi olmayanlara helal olmadığı gibi, insan bedeninin gönle hoş gelen cinsel çekiciliği de, sadece sahibine helâldir. Sahibi olmayanlar, ondan gözle de olsa yararlanamazlar.

Hanımına başkalarının bakmasında sakınca görmemek, yada hanımların kendilerini, bakılacak
şekilde ayarlaması, modern tıp gözünde psikolojik ve cinsel hastalık olarak görülür. Insanların
binde dokuzyüzdoksandokuzu da giyinmenin gerekli olduğunu savunur; ancak ne kadar
giyinilmesi konusunda ayrı ayrı şeyler söylerler. Yani insan aklının giyinmeye çizebileceği sabit
bir sınır yoktur. Öyleyse dinin çizdiği sınırları kabul etmek en akıllıca hareket olsa gerektir.
Giyinme, ayrıca tabiî, yani fitri ve doğal bir olgudur. Tabiatta hiç bir nimet çirilçıplak ve elbisesiz değildir. En değerli meyvalar iki-üç kat elbise ve ambalaj içerisinde sunulmuştur.

Demek ki,değerli olan daha çok saklanmakta ve daha çok örtülmektedir. Kömür, kapının önünde bırakılır ama elmas, evin de en gizli köşesinde saklanır. Kısaca örtü, kadının değerinin de göstergesidir.

[b]Hanefîlere Göre Avret[/b]

Avret yerlerinin örtülmesi Kur'ân-ı Kerîm ve hadislerle emredildiği için, bunda bilginlerin söz sahibi olamayacağını ve bunu hepsinin sözbirliği ile kabul ettiğini daha önce söylemiştik. Ancak erkeğin göbeği ile dizkâpağı arası dışında kalan yerleri ile, kadının elleri, ayakları ve yüzünün avret olup olmadığı konusunda ayrı fikirde olanlar vardır.

Şâfiî ile Hanbelî mezheplerine göre, kadının yüzü ve elleri de dahîl, bütün vücudu avrettir ve mahremi olmayanlara karşı örtülmesi gerekir. Kadın ellerini ve yüzünü ancak namazda açabilir. Maliki mezhebinde ise, kadının elleri ve yüzü avret değildir, ancak yabancılara karşı kapatması daha güzeldir.

Diğer mezheplerin uygulamalarını özet olarak gördükten sonra şimdi de Hanefî Mezhebi'nde avret ve örtünme ile ilgili uygulamayı geniş olarak görmeye çalışalım:

[b]a) Namazda:[/b]

Erkeğin namazdaki avreti; namaz dışında olduğu gibi, göbekle dizkapağı arasıdır. Dizkapağı avrettir, göbek ise avret değildir. Hür kadınların avreti ise; yüzleriz, ellerinin içleri ve ayaklarının üstleri hariç bütün vücutlarıdır. Hattâ kulağı hizasindan aşağıya sarkan saçlarının açılması, bazılarına göre namaza engel değilse de, daha doğru olan görüşe göre avrettir. Ancak bu sarkan saçların avret olmadığını söyleyenlere göre dahi, mahrem olmayan erkeğin, kadının saçına bakması haramdır. Yani böyle sarkan saçlara bakmak, avret olduğu için değil, fitneye sebep olabileceği için haramdır. (Ibrahim Halebî, Gunyetü'l-mümtelî 212.)

Namazda iken insanın avreti, kaba ve hafif olmak üzere ikiye ayrılır. Kaba avret, çevreleri ile birlikte ön ve arka organlar, hafif avret ise, avretin geri kalan kısmıdır. Namaz kılarken kaba avret, ya da hafif avret organlarından birinin, dörtte birinin kendiliğinden açılması, namazın bir rüknünü edâ edecek kadar sürerse namazı bozar. Bunu kendi eylemi ile yaparsa namazı
hemen bozulur. Meselâ bir kolunun dörtte biri namazda iken açılan kadın, bu şekilde bir
rüknü, meselâ rukûu yapacak kadar kalırsa namazı bozulur. Daha az süre açılırsa bozulmaz. Ancak önceden açıkken namaza başlayamaz.

[b]b) Namaz Dışında:[/b]

Kadının Avreti Yabancı Erkeklere Göre Kadının yabancı erkeklere göre avreti, yüzü ve elleri hariç, bütün bedenidir. Ebû Yûsuf'a göre, iş görme gibi bir zorunluluk bulunduğunda, kolunun dirseklere kadarki kısmı da avret değildir. Ancak fetvaya uygun görüşe göre, kolu da avrettir. Bazılarına göre de kollar namaz içinde avrettir, namaz dışında avret değildir. Ayakların topuklardan aşağısı konusunda da aynı şeyler söylenmiştir.

Ancak yüzü ya da elleri görüldüğünde, kötü duygulara (fitneye) sebep olacaksa, kadının yüzü ve elleri de dahil, bütün vücudu avrettir. Mahremi Olan Erkeklere Göre Kadının mahremi olan erkeklere göre avreti, erkeğin erkeğe göre avreti gibidir, ancak kadın mahremi olan erkeğe karnı, sırtını ve bir görüşe göre memelerini de gösteremez. (Ibn Hümâm, Fethu'l-KadîrVIl/l05.)

Kadının mahremi olan erkekler, Nûr sûresi otuzbirinci âyetinde sayıldığı gibi: Kocası (kadının kocasına göre hiç bir yeri avret değildir), Babası, dedeleri, kocasının Babası ve dedeleri, erkek çocukları, kocasının erkek çocukları, kendi erkek kardeşleri, erkek kardeşlerinin
çocukları ve kız kardeşlerinin çocukları (yani yegenleri), kendi kadınları, köleleri, evlerine sık sık girme alışkanlığı olan ve cinsel arzusu bulunmayan erkekler ve cinselliği henüz kavramamış çocuklardır. Amcalar ve dayılar da baba makamındadırlar.

Kocasının erkek kardeşi, yani kayınbiraderleri ve kocasının dayısı ve amcası ise mahremi değildir. İşte kadın, bu mahremi olan erkekler yanında omuzlarına kadar kolları başı, boynu ve dizden aşağı bacakları açık durabilir. Ancak bu, kötü duygu söz konusu olmadığı zamandır. Ayrıca durabilir demek, durması gerekir demek değildir. Onların yanında da, hattâ yalnız başına da kapanmaya daha çok dikkat etse daha güzel olur.

Yukarıda sözü edilen âyette kadının; sayılan mahremlerine zinetlerini, yani süs ve takılarını, dolayısı ile bunların yerlerini göstermesinde sakınca olmadığı bildirilmiştir. Islâm bilginleri de kadının süs yerleri; baş, yüz, göğsün üst kısmı, boyun, kulak, el, kol, ayak ve bacaklarıdır. Çünkü başa taç ve saçbağı, boyun ve bağıra gerdanlık, kulaga küpe, bazuya bazubend, kola bilezik, ele yüzük ve kına, bacaga halhal, ayağa da yine kına takılır ve sürülür, dolayısı ile kadının mahremlerine gösterebileceği yerleri buralardır, demişlerdir. Memeleri, sırtı ve karnı ise zinet yeri olmadığından, oralarını kadın, kocasından başka erkeklere gösteremez.

Kendi Kadınlarına Göre Avret Kadının "Kendi Kadınlarına" göre avreti, erkeğin erkeğe göre avreti gibidir, yani göbeği ile dizkapağı arasından ibarettir. Ancak Imam Azam'dan bir rivayete göre, kadının "Kendi Kadınları"na göre avreti de, mahremi olan erkeklere göre
avreti gibidir, karnını ve sırtını da gösteremez. (Zeylaî, Tebyîn VI/18.)

Âyette geçen ve kadının zinet yerlerini gösterebileceği "Kendi Kadınları"ndan maksat, çoğu Islam bilginine göre Müslüman olan kadınlardır. Hz.Ömer; görevlisi Ebû Ubeyde b. el-Cerrâh'a yazdığı emirmektubunda:
[b]"Haber aldığıma göre, gayrı müslim vatandaşların (zimmîlerin) kadınları, müslüman kadınlarla beraber hamamlara giriyorlarmış. Bunu yasakla ve buna engel ol. Çünkü zimmî bir kadın, müslüman bir kadının avretine bakamaz" diye emir vermiş. Ebû Ubeyde de bunu yürürlüğe koymuş ve "Hangi kadın özrü olmaksızın, sırf yüzünü parlatmak amacıyla hamama giderse, yüzlerin aklanacağı günde Allah onun yüzünü kara eylesin!" [/b]diye ilân etmiştir. (Kurtubî
XN)

Ibn Abbas, "Müslüman bir kadını, Yahudi ya da Hiristiyan bir kadının görmesi helâl değildir, çünkü gider kocasına anlatır" demiştir. Bazı Islâm Bilginlerine göre ise; kadının kadına göre avreti, göbekle diz kapağı arasıdır. Kadının bazı kadınlara zinet yerlerini gösterememesi, gidip kocalarına anlatabileceklerinden ve fitneye sebep olabileceklerinden dolayıdır. Müslüman kadınlar genellikle böyle bir laf taşıyıcılığı yapmayacaklarından ötürü, âyetteki "Kendi Kadınları"ndan maksat, müslüman kadınlardır, diye yorumlanmıştır. Önemli olan, başkasına anlatması, ya da anlatmaması olduğuna göre, "Kendi Kadınları"nı, iyi ahlâkı ile tanınmış kadınlar olarak anlamak gerekir. Buna göre kadın, iyi ahlâklı olduğunu bildiği ve güvendiği gayrı müslim kadınlara da göbeği ile diz kapağı arası dışını gösterebileceği gibi, kötü ahlâklı olarak bildiği müslüman kadınlara da zinet yerlerini ve erkeğe gösteremeyeceği yerlerini
gösteremez.

[b]Yabancı Kadınlara Göre:[/b]

Kadınların "Kendi Kadınları"nın "kimler olduğu anlaşılınca yabancı kadınların da kimler olduğu kendiliğinden anlaşılmış oldu. Buna göre gayrı müslim kadınlar ve bir görüşe göre de kötü ahlâkı ile tanınan müslüman kadınlar yabancı kadınlardır. Kadının onlara göre avreti, aynen yabancı erkeklere göre avreti gibidir. Yüzü, elleri ve ayakları dışında hiç bir yerini zorunluluk
olmayınca onlara gösteremez.

[b]Tek Başına Iken:[/b]

Kadın. mahremi olmayan erkeklerin bulunmadığı evinde jile gibi omuzdan askılı bir elbise ile bulunabilir, başı, kolları ve dizden aşağısı açık dolaşabilir. Ama yalnız başına iken bile sakınması ve örtünmeye dikkat etmesi çok daha güzel bir davranıştır. Öyle dolaşan kadın kötü
duygular söz konusu değilse, belki günah işlemiş olmaz ama, meleklerin varlığını da
düşünerek, kendi başına iken de kapanan kadının sevap kazanacağı kesindir. Ancak
evde başkaları yokken kocası öyle gezmesini istiyorsa, onun arzusuna uyması da daha
güzeldir. Aynı şekilde kocası da onun istediği gibi bulunmalıdır.

[b]Evlenmek Isteyen Erkeğe Göre Avret:[/b]

Kadın kendisiyle evlenmek isteyen erkeğe, birbirini görüp tanımaları, begendiklerini ya da beğenmediklerini bilmek için, yüzünü ve ellerini, şehvetle bakıyor olsa da gösterebilir. Çünkü bu Peygamber Efendimizin tavsiyesidir ve, çok önemli bir sünnettir. (Cessâs Ahkâmü'l-Kur'ân V/173; Ibn Rüsd, Bidâye ll/3.)

Karakter ve mizaçları birbirine uyan insanların kanları da birbirine ısınır ve daha ilk bakışta birbirlerini severler. Uymuyorsa sevmezler. Bu yüzden evlenecek olanlar birbirlerini mutlaka görmeli ve sevebiliyorlarsa evlenmelidirler. Aksi halde ileride anlaşmazlık ve huzursuzlukların
çıkması kaçınılmazdır. Islâm'da çok önemli sayılan aile kurumunun son derece sağlam
temellere oturtulması açısından bu çok gerekli bir davranıştır.

"Ülü'I-Irbe Olmayanlar"a Göre Avret: "Ülü'1-Irbe olmayan" demek, cinsel arzusu bulunmayan
demektir. Âyette kadınların zinet yerlerini "ülü'1-irbe olmayanlar"a da gösterebileceği
bildirilmiştir. (Nûr (24) 31.) Bu tür insanlar saf ve aptal olup, kadının dünyasından
birşeyler bilmeyen bedensel iktidarsızlıklarından, aklı eksikliklerinden, fakirlik ve miskinliklerinden ötürü, kadınlara karşı bir eğilim ve arzu duymayan kimselerdir.

Mücahid;
"karnından başka derdi olmayan ve kadınlardan yana bir şey bilmeyen eblehlerdir" diye
tanımlar. Ancak bunlara bir yaş ve sınır çizilmemiş, tespit edilmeleri zamana ve izlenimlere
bırakılmıştır. Normal saatlarda böyle bir arzu duymayan bazı insanlar, çıplak magazin
gazeteleri ve televizyondaki seks sahneleri ile duyulan uyarılmış hale gelmiş olabilir.
Müslüman kadınların buna dikkat etmesi ve bu durumda kollarını ve başlarını onların
yanında da açmamaları gerekir.

[b]Küçük Çocuklara Göre Avret[/b]

Aynı âyette zinet yerlerini gösterebilecekleri bildirilen insanlardan biri de, "kadınların avretlerinden haberi olmayan çocuklar"dır. Bunda da sınır olarak bir yaş gösterilmemiştir. Çünkü çocukların bu tür işleri bilmeleri zamana ve zemine göre değişir. Günümüzde yedi
yaşındaki bir "televizyon çocuğu"nun bilmediği çok az şey olsa gerektir. Bu yüzden bu
çocukları bazı bilginler; şehvet duyma sınırına ulaşmayanlar, diye belirlemişler, bazıları
da; neyin avret olduğunu, neyin olmadığını bilmeyenlerdir, demişlerdir ki bu, doğruya daha
yakındır. Kadının vücudu, hareketleri ve duruşları kendisinde hiçbir şehevî değişme
oluşturmayan çocuklardır, diyenler de vardır. Bu, çocuğun kendi durumuna göre de
değişebilir. Buna göre altı ile on yaş arası çocuklarda bu tür uyanışlar olabileceğine göre
kadının bunu göz önünde bulundurması gerekir. Günümüzde on yaşına geldiği halde
şehvet adına hiçbir şey duymayan bir çocuktan söz etmek -aptal değilse- zordur. Bu
durumdaki çocuğun da kadına göre erkek gibi olduğu bilinmelidir.

[b]Ihtiyar Kadınların Avreti[/b]

Yaşlı kadınların avreti aslında diğer kadınlardan farklı değildir. Ancak onların, süslü-püslü görünmemek şartıyla "cilbablarını" yabancı erkeklerin yanında çıkarmalarında bir sakınca yoktur. Bu konudaki âyetin meâli şöyledir:

"Âdetten ve çocuktan kesilmiş ve artık nikâha ümitleri kalmamış olan yaşlılara gelince, ancak
mahremlerine gösterebilecekleri zinet yerlerini açmamak ve şık görünme eylemi (teberruc)
yapmamak şartıyla,dış elbiselerini bırakmalarında onlar için bir günah yoktur. Bununla
beraber bundan da sakınmaları kendileri için daha hayırlıdır." (Nûr (24) 60.)

Ihtiyar kadınların, başka erkeklerin yanında bırakabilecekleri elbiseleri, "cilbabları", yani üstlüklerinden ibarettir. Bu konuda bütün bilginler aynı kanaattedir. Yoksa ihtiyar kadınların, yabancı erkeklere zinet yerlerini gösterebileceğini söyleyen yoktur.

[b]Âdet ve Lohusalık Halinde Avret[/b]

Âdetli ve lohusa kadının, yabancılara, kadınlara ve mahremi olan erkeklere göre avreti, diğer zamanlarından değişik değildir. Bir başka deyimle âdetli ve lohusanın avreti sadece kocasına göre değişir ve kocası onun göbeği ile diz kapağı arasından, dokunmak suretiyle yararlanamaz. Ancak bakma konusunda kocasına yine hiçbir yeri avret değildir. Fakat
yerinde de söylediğimiz gibi, Imam Muharnmed'e göre âdetli ve lohusaya kocası, cîmadan
başka herşeyi yapabilir. Ayrıca bu kitabın "âdetliye ait hükümler" bölümüne bakılmalıdır.

[b]2- Erkeğin Avreti[/b]

Erkeğin, hem erkeklere, hem de kadınlara göre avreti, göbeği ile diz kapağı arasıdır. Ancak bedeninin belden yukarısını (karnını ve sırtını) da kadınların yanın da açması mekruhtur.

Erkek çocuk, erginlik yaşına ulaştığında, parlak yüzlü ise bakma konusunda kadın hükmünde; değilse, erkek hükmündedir.

[b]3- Yolculuk ve Mahremlik[/b]

Erkek, mahremi olan kadınlarla, şehvetten emin olunması halinde sefer müddeti ve daha uzun yola çıkabilir. Kadın da, sefer müddeti yola, ancak yanında ergin ve akıllı erkek bir mahremi olursa çıkabılir. Yani kadın, doksan kilometre kadar bir yolculuğa yalnız başına, bir çocukla, ya da başka kadınlarla çıkamaz. Bu haramdır. Kendisine hac farz olmuş olsa dahi, eşlik edecek mahrem bir erkek bulmadıkça, hacca da, umreye de gidemez.

Erkek, başka erkeklerin olmadığı bir evde yabancı bir kadınla tek başına duramayacağı gibi, birden çok yabancı kadınla da bulunamaz. (Kadızâde Efendi, Netâicü'l-efkâr N/122.) Birincisi
haram, ikincisi fitne sebebidir.

[b]4- Dokunma, Tokalaşma ve Avret[/b]

Ayrı bir konuda da değindiğimiz gibi, genel bir kural olarak; bakılması helâl olan yere dokunmak, ya da tutmak da helâldir. Ancak bundan, yabancı erkekle yabancı kadının
birbirlerine dokunmaları müstesnadır. Genç ve şehvet duyulabilecek yabancı kadınla
tokalaşmak haramdır. Peygamber Efendimiz; yabancı bir kadının elini tutan ele, Kıyâmet
Günü ateş doldurulacağını haber vermiştir. (Ibn Hümâm, Fethu'l-Kadir Vll/98. ) Kendisi de
biat sırasında kadınlarla el sıkışmamış ve sizden sözlü biat alıyorum, buyurmuştur. Âise
Annemiz de yemin ederek; "Allah Resûlü'nün eli kadın eline değdi diyen yalan söylemiştir"
demiştir. (Geniş bilgi için bk. Sabunî, Ahkâmü'l-Kur'ân N/565-66.)

[b]5- Zorunlu (Zarurî) Haller ve Avret[/b]

Islâm, insanın sağlığına çok büyük önem vermiş ve bu yüzden temizliği imandan saymıştır. Kur'ân-ı Kerîm'in bazı âyetlerine dayanarak Islâm bilginleri; "zorunlu haller, haramları mubah (serbest) kılar" diye bir kural koymuşlardır. Buna göre; hastalanan kadını öncelikle kadın
doktor muayene edecektir. Yani kadın doktorun bulunduğu ve anlayabileceği bir konuda,
kadının erkek doktora gitmesi haramdır. Ama kadın doktor bulunmaz, ya da hastalığı teşhis ve tedavi edemezse kadın, erkek bir doktora da gidebilir ve muayene ve tedavisinin gerektirdiği yerini, gerektirdigi kadar açabilir.

Ebenin doğum anında kadının avretine bakması, sünnetçinin sünnet anında ergin erkeğin sünnet yerine bakması caizdir. (Serahsî, Mebsût X/156; Fetâvay-i Kâdihan (yazma) 612.)

[b]7- Kadının Elleri ve Yüzü Meselesi:[/b]

Kadının elleri ile yüzü dışındaki bütün bedeninin avret olduğunu, yani örtünmesi gerektiğini daha önce söylemiştik. Ellerinin ve yüzünün avretligine gelince; Şâfiî ve Hanbelî mezheplerine göre kadının elleri ve yüzü de avrettir ve örtülmesi gerekir. Hanefi ve Mâlikî Mezheplerine göre ise elleri ve yüzü avret değildir, ancak örtülmesi daha güzeldir. Fitne
sözkonusu olduğunda ise örtmek gerekli olur.

Şimdi bu mezheplerin hangi delillere dayanarak bu görüşe vardıklarını görmeye çalışacağız. Çünkü bu mezhepler ayrı ayrı birer din değildirler, olsa olsa aynı hedefe doğru giden ayrı birer yoldurlar. Bu yüzden herhangi bir konunun birinde meselâ farz, diğerinde sünnet olması, sünnet olanda da kuvvetli ve önemsenmesi gereken bir sünnet olduğunu gösterir. Buna göre kadının ellerini ve yüzünü örtmesi, diğer mezheplerde farz ise ve bu konuda güçlü delilleri varsa, bizde de örtmesi daha iyi hale gelmiş olur.

Ellerin ve yüzün avret olmadığını söyleyen Hanefiler'in delilleri şunlardır:

[b]1.[/b] Örtünmeyi emreden âyette, "açılan yerler müstesna" (Nûr (24) 31.) denmektedir. Bu, açılmasına ve gösterilmesine ihtiyaç duyulan yerler demektir ve ellerle yüzden ibarettir. Çünkü bazı sahabeler bunu böyle yorumlamışlardır.

[b]2.[/b] Âişe Annemizden alınan bir hadîse göre: "Ebû Bekir'in kızı Esmâ, üzerinde ince bir elbise varken Allah Resûlü'nün yanına geldi de Allah Resûlü yüzünü ondan çevirdi ve: Ey Esmâ! Kadın âdet görme yaşına varınca surasi ve surasindan başka yerinin göiülmesi câiz değildir, derken yüzünü ve ellerini gösterdi." (Kurtubî XN/229. )

[b]3.[/b] Akılla düşündüğümüzde de ellerin ve yüzün avret olmaması gerekir. Çünkü kadının yüzü ve elleri açıkken namaz kılmasının câiz olduğu herkesçe bilinir. Halbuki, namazda avreti örtmek farzdır. Demek ki elleri ve yüzü avret değildir. Hacda da aynı şey sözkonusudur. Çünkü kadın hacda da yüzünü açar. Kadının elleri ve yüzünün de avret olduğunu söyleyen Şâfiî ve Hanbelî Mezheplerinin delilleri ise şunlardır:

[b]a.[/b] Sözü edilen "örtünme âyeti"nde, "zinetlerini göstermesinler" (Nûr (24) 31.) yasaklaması da vardır. Zinet, yani süs, yapma olan ve doğuştan gelen olmak üzere ikiye ayrılır. Yani hem doğal güzellikler, hem de takılar zinettirler. Âyet-i kerîme bunu, sadece yapma olanlar diye
ayırmamıştır. Yüz ise doğuştan olan doğal zinetin merkezidir. Çünkü kadına, ancak yüzüne
bakıldığında güzel ya da çirkin kadın denir. Sonra yüz fitnenin, yani çekici duyguların da
merkezidir. Bu yüzden şairler bile güzel kadınları hep yüzleriyle tasvir etmiş ve "Kahverengi
gözlerin","gamzeÎerin gamzelerin", "kirpiklerin ok ok oldu","leblerin (yani dudakların) goncadır gonca", "kalem gibi kaşların", "al yanaklar bal olmuş" gibi mısralarla hep kadının yüzünün çekiciliğini anlatmışlardır. Kadının avretini kapatması, zaten çekici görülüp ileride kötü sonuçlara sebep olabileceği içindir. Dolayısı ile yüzün haydi haydi avret olması gerekir. Âyetteki "açılan yerler müstesna" cümlesi, orada kullanılan "lâzım fiil"in özelliğinden ötürü, kasıt ve taşarlama olamadan kendiliğinden, meselâ rüzgâr gibi bir şeyle açılan demektir.

[b]b.[/b] Câbir b. Abdullah:
"Allah Rasûlüne ansızın bakışın durumunu sordum; gözünü çevir, buyurdu" (Ebû Dâvûd, nikâh 43; Tirmizî, edep 28; Müsned IV/358, 361.) demiştir. Ansızın bakılan yer kadının
eli ve yüzünden başka bir yeri değildir.

[b]c.[/b] Allah Rasûlü Efendimiz Hz. Ali'ye: "Ey Ali! Bakışı bakışa ekleme. Kasıtsız olan birinci bakış hakkındır ama, ikinci bakış hakkın değildir" (Ebû Dâvûd, nikâh 43; Dârimî, rikâk 3.) buyurmustur: Burada da aynı şey söz konusudur.

[b]d.[/b] Ibn Abbas'ın aktardığına göre: "Allah Rasûlü ,Fadl b. Abbas'ı hacda terkisine almıştı. Fadl, güzel saçlı, parlak ve yakışıklı bir delikanlı idi. Bir kadın gelip Allah Rasûlü'ne fetva sordu. Fadl ona bakıyor, o da Fadl'a bakıyordu. Allah Rasûlü Fadl'ın yüzünü öbür yana çevirdi" (Buhârî, megazî 77, hac l ; Müslim, hac 407.).

Halbuki; açık olan, hac ibadeti dolayısıyla kadının sadece yüzüydü.

[b]e.[/b] Allah Rasûlü hacda kadınların yüzlerini açmalarını emretmişti. Demek ki, kadının yüzü
kapalıydı ve hac dışında kapalı olması gerekiyordu.

[b]f.[/b] Hz. Âise Annemiz, "Iftira Olayı"nda ihtiyacı için kervandan geri kalmış ve dönünce ulabilsinler diye konaklama yerinde uyuyakalmıştı. O, olayı kendisi anlatır ve:
"Safvân'ın istircâ"i (yani innâ lillah... demesi) ile uyandım. Hemen cilbabımı yüzüme örttüm.
Safvân beni "örtünme" âyeti gelmeden önce gördüğü için tanıdı" (Buhârî IV/6, V/57, megazî 34.) der. Demek ki, örtünme âyeti geldikten sonra müslüman kadınlar yüzlerini
kapatıyorlardı.

[b]g.[/b] Kur'ân-ı Kerîm'de Allah mü'minlere hitap ederek:

[b]"Peygamberin hanımlarından birşey istediğiniz zaman perde arkasından isteyin"[/b]
(Ahzâb (33) 53.) buyurmuştur. Halbuki. Peygamberin hanımları bütün mü'minlerin anneleridirler. Onlara öyle davranılırsa, diğer kadınlara daha titiz davranılmalıdır.

[b]h.[/b] Ellerin ve yüzün avret olmadığına işaret eden sözkonusu "Esmâ Hadîsi" de zayıf bulunmuş ve tenkide uğramıştır. Yani onunla ellerin ve yüzün avret olmadığına delil getirilemez. Sahih olsa bile, o belki evlenme isteği sözkonusu olduğu zamanı anlatır. Çünkü o zaman erkeğin, kadının yüzüne bakabileceği bilinmektedir.

[b]ı.[/b] Sonra ellerin ve yüzün avret olmadığını söyleyenler de buna rağmen kapatılmanın daha güzel olacağını, hattâ fitne sözkonusu olduğunda kapatmanın farz olduğunu söylemişlerdir. (bk. Sabunî, N/157-158.)

Iki tarafın delillerini de gözönünde bulunduran bir çok Islâm bilgini, yüzün ve ellerin de kapatılmasının gerekli olduğunu söyleyenlerin delilleri daha güçlüdür, demişlerdir.

Elmalılı Merhum da konuyu irdeledikten sonra, eller ve yüz, zorunluluk olduğunda açılır. Zorunlulukları (zaruretleri) da kendi miktarlarınca hesaplamak üzere yani sadece zorunluluk olduğu yerlerde bunların açılmasında sakınca yoktur, sonucuna varmıştır. (bk. Elmalılı, Hak
Dinî VI/3505.)

bu bahis bize çok basit geliyor herhalde.avret yerleri deyince ne olduğunda hemfikiriz ama daha da önemlisi bu yerlerin nasıl ve ne şekilde kapatılacağı olmalı.bugün maalesef tesettür üzerine defileler düzenlenmeye başladı.artık kapalı bacılarımız modayı takip etmeye veya kendilerince yeni tarzlar yaratmaya başladılar.halbuki kapalılıkta esas olan dikkat çekmemektir.bugün ise kapalı kardeşlerimiz gerek rengarenk giyinerek gerek vücuda tam oturan pardüğseleri seçerek,gerekse o örtülerinin gereği gibi toplum içinde davranmamaları yüzünden göze çok batmaktalar.hele pantolon giyenlere veya kısa kollu giyinip üzerine örtü bağlıyanları görünce düştüğümüz duruma çok üzülüyorum.kapalı mü,mine kardeşlerimiz ne olur biraz daha dikkat olur mu.allah rızası için***