Futuhu'l Gayb - Abdulkadir Geylani Hazretleri (k.s.)
Futuhu'l Gayb - Abdulkadir Geylani Hazretleri (k.s.)
1. Makale - VAZİFE
2. Makale - HAYRI TAVSİYE
3. Makale - İPTİLA
4. Makale - MANEVİ ÖLÜM
5. Makale - DÜNYA VE HALİ
6. Makale - HALKI BIRAKMAK
7. Makale - KALBİN HASTALIĞI
8. Makale - ALLAH'A YAKINLIK
9. Makale - KEŞİF VE MÜŞAHEDE
10. Makale - NEFİS VE HALLERİ
11. Makale - ŞEHVETİN BEYANI
12. Makale - DÜNYALIĞI SEVMEK
13. Makale - ALLAH'IN EMRİNE TESLİM OLMAK
14. Makale - VELİLERE UYMAK
15. Makale - KORKU VE ÜMİD
16. Makale - TEVEKKÜL VE DERECELERİ
17. Makale - ALLAH'A VASIl OLMANIN YOLU
18. Makale - HAKKI ŞİKAYET ETMEMEK
19. Makale - AHDİ YERİNE GETİRMEK, SÖZDEN DÖNMEMEK
20. Makale - "SANA ŞÜPHE VERENİ BIRAK"
21. Makale - ŞEYTANLA BİR KONUŞMA
22. Makale - İMAN SAHİBİNİ TECRÜBE
23. Makale - ALLAH'IN VERDİĞİNE RAZI OLMAK
24. Makale - ALLAH'IN RAHMET KAPISINA TEŞVİK
25. Makale - İMAN AĞACI
26. Makale - EDEP PERDESİNİ AÇMAMAK
27. Makale - "HAYIR VE ŞER, İKİ MEYVEDİR" HADİS-İ ŞERİFİ ÜZERİNE
28. Makale - MÜRİDİN HALİNİ BEYAN
29. Makale - “ZAMAN OLUR Kİ, FAKİRLİK KÜFRE YAKLAŞIR” HADİS-İ ŞERİFİ ÜZERİNE
30. Makale - YASAK OLAN ŞEY
31. Makale - ALLAH İÇİN BUĞZ
32. Makale - HAK SEVGİSİNE BAŞKASINI KATMAMAK
32. Makale - İNSANLARI DÖRT BÖLÜMDE ANLATMAK
34. Makale - ALLAH’A DARILMAMAK
35. Makale - VERA’ ÜZERİNE
36. Makale - DÜNYA VE AHİRET İŞLERİ
37. Makale - HASEDİN KÖTÜLÜĞÜ
38. Makale - DOĞRULUK VE NASİHAT
39. Makale - AYRILMAK, BİRLEŞMEK VE NİFAK
40. Makale - SALİK’in YETİŞMESİ
41. Makale - FENÂ VE KEYFİYETİ
42. Makale - NEFSİN İKİ HALİ
43. Makale - DİLENCİLİĞİN KÖTÜLÜĞÜ
44. Makale - ARİF-İ BİLLAH’IN DUASINA NEDEN İCABET OLUNMAZ
45. Makale - İPTİLÂ VE NİMET
Râbia
13 Ekim, 2006 - 16:26
Kalıcı bağlantı
VAZİFE
1.Makale
VAZİFE
Allah-ü Teala’ya ve Hz. Rasulallah’a iman eden şu üç şeyi yapmakla vazifelidir.
1- Allah’ın emirlerini tutmak....
2- Yasak ettiği şeyleri yapmamak...
3- kimsenin elindekine göz dikmemek, doğru çalışmak, haline razı olmak....
İnsan, hayatı boyunca, emir, yasak ve kader çizgisi içindedir. Hiçbir zaman bunların dışına çıkamaz. Dışını Hakkın emirlerine uydurduktan sonra, iç alemi için 3 vazife başlar.
1- İnsan öz varlığı olan kalbine, iç alemine dönmeli...
2- Ruh, iyilik taraftarı olarak, kötülüğe meyilli duran nefsini muhasebe etmeli...
3- Böylece bütün gidişatını, yolunu Allah yolunun hakiki yolcularına uydurmalıdır...
Râbia
14 Ekim, 2006 - 23:14
Kalıcı bağlantı
HAYRI TAVSİYE
2. Makale
HAYRI TAVSİYE
Allah’ın ve Hz. Rasulallah’ın emirlerine uyun; şahsi arzularınıza ve hissiyatınıza mağlup olarak bid’at yoluna sapmayın !
İtaat edin; türlü ve bozuk yollara ayrılmayın!...
Allah’ı tevhid edin; hiçbir zaman şirk koşmayın!...
Hakkı tenzih edin; itham etmeyin...
Doğruluk karşısında şüpheye düşmeyin; tasdik edin. Hep birden kardeş olun, aranıza düşmanlık sokmayın. Doğruluktan nefret etmeyin, daima Hak yolu ve yolcularını arayın, usanmayın...
Sonuna kadar çalışın; bekleyin ümitsizliğe düşmeyin...
Daima doğru yolda toplanın, sevişin aranıza sevimsizlik girmesin...
Yaptığınız kötülükleri bırakın; tövbe edin; bir defa yaptığınız hatayı ikinci defa yapmayın!.. İçinizi dışınızı temiz tutun. Uğursuz, çıkmaz, karanlık bataklıklara düşmeyin...
Rabbınızın taatı ile ruhunuzu bezeyin. O’nun kapısından ayrılmayın. Ondan yüz çevirmeyin. Tövbenizi bozmayın...
Gece gündüz Allah’a yalvarmaktan bıkmayın. Çünkü rahmet kapıları ancak bu yolda açılır. Hakiki saadeti buyolda bulmanız mümkündür. Şu bataklık aleminden ulvi ruhani aleme bu yoldan gitmeniz mümkündür. Hak’ka vuslat bu yoldadır. Rahat, huzur ve selamet evine buradan girilir. Öyle bir selamet evi ki, her çeşit binek orada, gözün görmediği her türlü hoşluk oradadır...
Bu nimetlerden bıkmaz, usanmaz, bol bol yer içersiniz. O yerde sizin arkadaşlarınız Peygamberler, sıddıklar, şehitler ve salihler olur..
Allah cümlemize nasib etsin...
Râbia
14 Ekim, 2006 - 23:15
Kalıcı bağlantı
İPTİLA
3. Makale
İPTİLA
İnsan, başına bir iş gelirse... Önce, kendi kendine kurtulmaya çalışır... Muvaffak olamayınca, etraftan yardım istemeğe koyulur...
Padişahlara gider; rütbe sahiplerine yalvarır. Zenginlere koşar... Hal sahiplerine gider; dua ister, himmet ister... Eğer hasta ise doktora gider, şifa arar. Bununla da kurtulamayacağını anlayınca, Allah’a döner.
Eğer kendi işini yapabilseydi, halka dönmeyecekti... İşini halkta bitirebilseydi, Hak’ka dönmezdi. Burada da arzusu biraz geç kalmağa başlar; fakat gidecek başka yeri kalmamıştır... Durur yalvarmağa başlar... Dua eder; sena eder. İhtiyaçlarını teker teker sayar, yalvarır... Bunları yaparken bir yandan da reddolunmaktan korkar; bir yandan da, isteği yerine geleceğini ümit ederek sevinir...
Son, bu halden de usanır; yaptığı dua ve niyazın işe yaramadığını zanneder... Bu kerre dua da dahil her şeyi bırakır... Saf, temiz bir halde beklemeğe başlar... Bu kez kader-i İlahi (Allah’ın emri) ne ise o zuhura gelir... Olacak olur... Herşeyde Allah’ın kudretini, kuvvetini sezer. Hareket, sükun... her ne varsa, ondan olduğunu anlar. Hayır, şer, iyilik, kötülük, vermek, almak, genişlik, darlık, ölmek, dirilmek, izzet, zillet, bunların hepsinin Hak’tan geldiğini mana gözü ile görür...
Bu halleri görür... Ve bu haliyle süt anasının elindeki çocuk gibi olur... Yıkayıcı elindeki meyyite benzer; kendinden bihaber... Onlar istediğini yapar... Velhasıl, bir top gibi olur, gayri ihtiyari sağa sola yuvarlanır... Bukalemun gibi renkten renge geçer. Ne kendisi için, ne de başkası için hiçbir hareket yapmaz... Hakkın işinden başka şey görmez. Gözü O’ nu görür, kulağı O’nu işitir. Başka şey görse veya işitse, O’nun için görür veya O’nun için işitir. O’nun nimeti ile beslenir ve O’na yakın olmakla ferahlar... Bu halle güzelleşir... Bununla hoş olur... Sakinleşir...
Her halde Hak’la mutmain olur. O’nun sözü ile ünsiyet peyda eder. O’ndan başka her şeyden çekinir ve hoşlanmaz... Daima O’nun zikrine koşar... Ve öylece kalmak ister. Bu halde kendinde yükseklik duyar. Kuvvetini Hak’tan alır. O’na tevekkül eder. Yolunu O’nun marifet nuru ile bulur. Onunla giyer, Onunla kuşanır. Böylece Hak’kın çeşitli ilimlerini öğrenir. O’nun kudreti ile şereflenir. O’ndan işitir. O’na yaklaşır. Dua eder, hamd eder. Öylece kalır...
Râbia
18 Ekim, 2006 - 00:26
Kalıcı bağlantı
MANEVİ ÖLÜM
4. Makale
MANEVİ ÖLÜM
Halkın malına göz dikmez, onların elindekinden kendini mustağni kılarsan, kötü isteklerin ölmeğe başlar. Böyle olunca sende hiçbir kötülüğe karşı meyil kalmaz. Bunlar hep Allah’ın yardımı ile olur. Bu inayet ve yardım sayesinde öyle bir hayata kavuşursun ki ondan sonar ölüm yoktur. Bundan bulacağın zenginlik tükenmez; verilen alınmaz... Rahatın bozulmaz... Hiçbir sevdiğinden mahrum olmazsın. Öğrendiğini unutmaz, sonundan korkmazsın...
Bu yeni varlıkla bambaşka bir aleme geçersin; saadeti bitmez tükenmez... Sultanlığın bir türlü sonu gelmez. Yüksekliği bir türlü nihayete ermez. Burada yalnız tazim olunur, tahkir olunmaz.
Çünkü sende artık bir meniyet vardır. Ve doğruluk zatında mevcuttur. Söylediğin Hak, yaptığın doğrudur. Sen artık eşsiz bir cevher haline gelmişsin. Tekle tek, birle bir olmuşsun. Gizlinin gizlisi, sırrın sırrı oldun; yetmez mi?
Bu hal ve bu alemde sen, peygamberlerin vekilisin demektir. Velayet sırrı sende biter. Ebdallar –velilerden bir kısım- şekline bürünür. Her dert seninle biter. Her ihtiyaç seninle görülür. Yağmur arzunla yağar. Bitkiler sevginle biter... Yeşerir... İster sultan, isterse çoban, ister imam ister cemaat hepsinin belasını def edersin...
Sen bundan böyle ibadın ve biladın amirisin; eller sana yardıma gelir... Ayaklar sana hediyeler taşır. Diller seni övmeğe başlar. Bunlar Allah’ın izni ile olur. İki kişi dahi, aleyhinde söylenecek tek kelime bulamaz...
Ey bunca in’am ve ihsan yapan Allah, bunlar hep senin vergilerindir. İkramındır. – Allah büyük ihsan sahibidir-