Orucun hikmetleri
Her ibadetin yerine getirilmesinde sayisiz hikmetler ve bilemedigimiz nice yararlar bulunmaktadir. Ancak kula gereken, ibadeti hikmet ve faydalari için degil, sirf Allah'in emrini yerine getirmek ve ibadet maksadiyla yapmaktir. Zira bir isten maksat ne ise hüküm ona göre verilir. Faydasi sonsuz olan ve büyük hikmetler barindiran ibadetlerden biri de oruçtur.
Kelime olarak “imsak”, yani “kendisini tutmak” anlamina gelen oruç (savm); müslüman, âkil ve balig olan kimselerin ibadet niyetiyle, tan yeri agarmasindan baslayarak, günes batincaya kadar yiyip içmekten, cinsî iliskiden ve bu iliskiye davet eden her türlü davranistan kendisini tutmasi demektir.
Oruç Allah'in bir emri olup, farziyeti Kitap, Sünnet ve Icma ile sabittir. Kur'an-i Kerim'deki: “...oruç sizden önceki ümmetlere farz kilindigi gibi size de farz kilindi.” “…sizden her kim bu aya (Ramazan'a) yetisirse onun orucunu tutsun”, ayetleri ile Hz. Peygamber s.a.v.'in; “Islâm bes esas üzerine bina kilinmistir. (Bunlar) Allah'tan baska ilâh olmadigina ve Muhammed'in Allah'in Rasulü olduguna sahadet etmek, namaz kilmak, oruç tutmak, zekât vermek ve hacca gitmektir”, seklindeki hadisi, sartlarina haiz olan müslümanlar tarafindan orucun mutlaka yerine getirilmesi gereken bir ibadet olduguna açikça isaret etmektedir. Ayrica Ramazan orucu Hz. Peygamber s.a.v.'den asrimiza kadar tevatür yoluyla sabit olmus ve günümüzde de oldugu gibi her dönemde bütün müslümanlar bu oruç farizasini ittifakla yerine getirmislerdir.
Manevi hikmetler
Oruç ruhu takviye eder. Kur'an-i Kerim'de de ifade edildigi gibi, insan ruh ve bedenden mütesekkil bir varliktir. Maddi olan varligi insani iyi ve güzele yönlendirdigi gibi, zaman zaman onu azginliga ve Yüce Allah'in yapilmamasini emrettigi hususlara da sevk edebilir. Iste tam bu sirada oruç devreye girer ve insani manen takviye ederek, yasak olan fiilleri islememesi konusunda ona yardimci olur. Insanin manevi yasantisi ve iradesi ne kadar kuvvetli olursa, Allah'a olan yakinligi da o nispette artar.
Takvayi gerçeklestirme konusunda en büyük yardimcilardan biri süphesiz oruçtur. Takva Allah'tan nasil korkulmasi gerekiyorsa öylece korkmak ve her fiil, söz ve harekette murakabe yapmaktir. Oruç tutan kisi, Allah'in emrine boyun egerek, belirli bir zaman diliminde yemeyi, içmeyi vs. birakmak suretiyle takvaya (Allah katinda manen yükselme amacina) yönelir.
Oruç iradeyi kuvvetlendirir. Insani diger varliklardan ayiran en büyük özellik akildir. Akli sayesinde insan istedigini yapabilir. Bazi insanlar akillarinin kendilerine gösterdigi hakikatlerin farkina varamayarak, zararli veya faydali olmasina bakmaksizin hayatlarini hep baskalarini taklit ederek geçirirler. Bu nedenle oruç insan için sahsi iradeyi terbiyede etkili olur. Oruç, insani kurtulusa götüren muayyen bir yola, muntazam bir hayat tarzina yöneltir. Bu gerçegi gören günümüzün alimleri, iradeyi terbiye etmek ve özünde bulunan güzellikleri ortaya çikarmak için oruç tutmayi tavsiye etmektedirler.
Insanin belirli dönemlerde ve bilhassa gençlik çaginda, Islâm'in hos görmedigi yollara düsmekten korunmasi için iradesini kuvvetlendirmesi gerekir. Insan iradesini saglamlastirmanin ve kötü yollara düsmekten korumanin en güzel yollardan birinin de oruç tutmak oldugu gerçegi, Hz. Peygamber s.a.v.'in; “Ey gençler toplulugu! ...sizden evlenmeye kimin gücü yetmiyorsa o oruç tutsun. Çünkü oruç onun için koruyucu bir kalkandir.” hadisinden açikça ortaya çikmaktadir.
Oruç sabri ögretir. Nefsin sinirsiz istekleri vardir. Onun her istegini yerine getirmek mümkün degildir. Nefsin uygun olmayan telkinlerine dur diyebilmenin yollarýndan biri de süphesiz sabirdir. Oruç tutan insan, nefsinin bazi isteklerine gem vurarak en güzel sabir örneklerinden birini vermektedir. Bunun içindir ki, oruç tutmanin farz oldugu Ramazan ayi “sabir ayi” olarak bilinir. Hz. Peygamber s.a.v.; “Sabir (Ramazan) ayinin orucuyla, her aydan tutulan üç gün oruç, gögsün hararetini (nefsin azgin isteklerini) yok eder.” Baska bir hadiste de; “Her seyin bir zekâti vardir. Vücudun zekâti da oruçtur. Oruç sabrin yarisidir.” buyurmuslardir.
Oruç nefsi terbiye eder. Diger yaratiklardan hayvanlarda bulunan sehevî kuvvet, yirtici mahlukatta bulunan gadabî kuvvet, meleklerde bulunan ruhanî kuvvet, insanda da bulunur. Insan oruç tutmak suretiyle, sehevî ve gadabî kuvvetlerin istek ve arzularina boyun egmeyerek ruhani kuvvete yönelirse, o zaman adeta meleklesir ve Hz. Peygamber'in müjdeledigi sabrin yarisina erismis olur. Islâm'da tembellik ve teslimiyetçilik hos görülmemistir. Karsilasilan her türlü engel ve zorluklarin asilabilmesi için öncelikle oruçla sabir ve iradenin kuvvetlendirilmesi tavsiye edilmistir. Zira oruçla nefsini terbiye edemeyen, bir günlük açliga sabredemeyen kisi, sehevî arzulari kamçilayan nefsin esiri olur. Nefsinin pesine düsen bir kisinin ise sonu hüsran ve pismanliktir.
Oruç, insana Allah'in bahsettigi nimetlerin kiymetini fark ettirir. Insana nimetler devamli verildikçe, onlara ve onlari verene karsi saygi duygusu azalir. Nimetin kiymeti ancak olmadigi zaman bilinir. Aciyi tatmayan tatlinin, zifiri karanlikta kalmayan gündüzün kiymetini bilemez. Oruçta fakiri gözetme, yeme, içme ve doymanin kiymetini bilme vardir. Aç kalanlarin durumunu hatirlamak, orucun içtimai sirlarindan biridir. Oruç tutana bu durumda olanlarin halini hatirlatmak için ne belig bir hutbeye, ne de fasih bir lisana ihtiyaç vardir. Zira oruçlu, bagirsaklarindaki patirtiyi ve midesinin sesiyle ister istemez aç olani hatirlar.
Oruç, tok olana aç olanin halini ögretir, yardima tesvik eder. Sayisiz nimetler içinde bulunan bir kisi aç olanin, issiz bucaksiz bir çölde kalip da susuzluktan dudaklari çatlamayan bir kisi de susuz olanin halini nereden bilsin? Her istediklerine ulasabilen kisiler, bütün insanlarin da kendileri gibi büyük nimetler ve rahatlik içinde oldugunu zannederler. Bir lokmaya muhtaç olan, çöplüklerden günlük ihtiyacini karsilamaya çalisan insanlarin varligindan habersiz olarak veya böyle kisileri hiç kâle almaksizin dünyanin her türlü nimetinden en güzel sekilde yararlanmaya devam ederler.
Insanlarin içinde bulundugu aci gerçegi ortaya koymak, bir ay gibi kisa bir süre de olsa ayni hisleri yasatmak ve açliktan nefesleri kokan insanlarin varligini ve onlarin çektikleri izdirabi hatirlatmak maksadiyla Yüce Allah oruç tutmayi emretti. Aç ve susuz kalmayi belirli bir zaman dilimi için zaruri kildi. Ta ki zengin muhtaca yardim etsin. Kendisi sayisiz nimetlere sahipken aç olanin halini bilsin de, hiç olmazsa ona ölmeyecek kadar da olsa yardim elini uzatsin ve Allah'in kendisine bahsettiklerden bir kismini böyle kisilerle paylassin. Zengin hatirlasin ki, etrafinda aç insanlar, hayâlarindan dolayi kimseye hallerini arz edemeyen, sokaklara çikip el açamayan muhtaç eller var. O fakirlerin halini anlasin da zenginin kalbi yumusasin ve böylece muhtaç olanlara yardim elini uzatsin.
Hz. Peygamber s.a.v.'in; “Merhamet etmeyene Allah da merhamet etmez.” “Yeryüzünde olanlara merhamet ediniz ki, gökyüzünde olanlar da size merhamet etsin.” hadislerinde de belirtildigi gibi, Cenab-i Allah ancak rahmet edene merhamet eder.
Hz. Yusuf'un yeryüzünün bütün hazinlerine sahip oldugu halde çok oruç tuttugu, kendisine niçin çok oruç tuttugu soruldugunda; “iyice doydugum zaman fakirin aç kaldigini unutmaktan korktugum için” diye cevap verdigi rivayet edilmektedir.
Oruç, teslimiyet ve itaati ögretir. Zira oruçta mutlak olarak kainatin yegane sahibi olan Allah'a teslimiyet ve hakkiyla O'na ibadet vardir. Bu bütün oruçlularda müsterek olarak bulunan bir hikmettir. Ibadetlerin kabul edilebilmesi ve gerçek manada kulluk yapilabilmesi ancak Allah'a mutlak bir teslimiyetle mümkündür.
Bakara Suresi'nin 285. ayetinde de belirtildigi üzere, gerçek müminler Allah'in emir ve yasaklari kendilerine bildirilince, hiç tereddüt etmeksizin hemen onu kabul ederler. Onlar sadece Yüce Allah'tan af dilerler. Çünkü onlar sonunda dönüsün ancak ve ancak Allah'a oldugunu bilirler.
Allah'a kulluk ve teslimiyet gerçek anlamda oruçla ortaya çikar. Oruçlu acikir ve susar. Önünde bütün nimetler bulundugu halde, sadece Allah'in emrine uyarak ve O'nun rizasini umarak sabreder. Bunun içindir ki Cenab-ý Allah: “Insanoglunun bütün amelleri kendisi içindir. Ancak oruç hariç.” buyurmustur.
Zahiri hikmetler
Oruçta sihhati koruma vardir. Hz. Peygamber s.a.v.; “Oruç tutun ki, sihhat bulasiniz” buyurmustur. Orucun insan sagligi üzerindeki müspet etkileri bugün tibbi otoriteler tarafindan da kabul edilmektedir. Bunun içindir ki oruç tip sahasinda bir çok vakalarda tedavi vasitasi olarak kullanilmakta ve hatiri sayilir bir yeri bulunmaktadir.
Sahasinda uzmanlasmis doktorlarin belirttigi gibi; insanin saglikli olmasinin en belirgin örnegi kendi midesidir. Bu nedenle mide sifanin evi konumundadir. Sagligi koruyucu önlem olarak önce mideden baslamak gerekir. Bütün hastaliklarin temelinde fazla gida alma ve asiri beslenme yatmaktadir. Mideyi fazla doldurmamak, gereginden fazla yemek yiyerek bünyenin çalismasini zorlastirmamak lazimdir. Oruç, metabolizmayi düzene koymak için kaçirilmaz bir firsattir. Ramazan ayi boyunca tutulan oruç sayesinde sindirim sistemi dinlenir, tazelenir ve hastalikli olan yerleri iyileserek yepyeni olur.
Zarari faydasindan çok olmakla birlikte, insanlarin çogunlugu devamli olarak ihtiyacindan fazla yemeyi adet haline getirmistir. Bu nedenle oruç tutan kisiler az yemek suretiyle midelerinin fazla yorulmamasini ve saglikli kalmasini saglamis olurlar.
Diger yönden oruç tutacak olan kisinin imsak vaktinden önce kalkarak, az da olsa bir seyler yemesi tavsiye olunmus ve bu yemekte bolluk ve sayisiz hikmetlerin bulundugu hususu Hz. Peygamber s.a.v. tarafindan bizlere bildirilmistir. Islâm alimleri sahur yemenin müstehap oldugunu ittifakla kabul etmislerdir. Ayrica sahur, Hz. Peygamber s.a.v'in ifadesiyle, hristiyanlarin orucuyla müslümanlarin orucunun arasini ayiran bir fasildir. Zira hristiyanlar sahura kalkmazlar.
Nasil ki sahur yemede büyük hikmetler varsa, iftar açmada da sayisiz hikmet ve faydalar bulunmaktadir. Sahuru geciktirmek gerektigi halde, Hz. Peygamber s.a.v.'in; “Insanlar iftari acele yapmaya devam ettikleri müddetçe hayirla yasamada daimdirler.” hadisinden de anlasilacagi üzere, iftarda acele etmek ve bir an evvel hurma, zeytin, su vs. ile orucu açmak gerekir. Bunda da sayisiz hikmetlerin oldugunu bildiren çok sayida hadis-i serif bulunmaktadir.
Diger yönden oruç tutan dilini daima zikirle, kalbini de tefekkürle mesgul etmeli ve bilhassa iftarini açarken çokça dua etmelidir. Çünkü iftar açarken oruçlunun yaptigi duanin reddedilmeyecegini bize Hz. Peygamber s.a.v. müjdelemektedir. Bu hususta en meshur dua: “Allahim! Senin rizan için oruç tuttum. Sana iman ettim ve isimi sana havale ettim ve senin rizkinla iftar ettim” seklinde yapilan duadir.
Buraya kadar izaha çalistigimiz gibi, gerçekten oruç hem maddi hem de manevi bir tedavi vasitasidir. Kurumus kalpler oruçla yeserir. Susamis gönüller oruçla hayat bulur. Öyleyse bize düsen, Yüce Allah'in emrine uyarak manen ve madden hakkiyla orucumuzu tutmak, oruç vesilesiyle Rabbimiz'in bize bahsedecegi bildigimiz ve bilemedigimiz nice nimetlere kavusmak için gerekli gayreti göstermektir.