HZ.İSA VE HAVARİLERİ
HZ.İSA VE HAVARİLERİ
ALPEREN GÜRBÜZER
Elyas’a (İsa’) Hz. Zekeriya ile Elyas’a’nın kızkardeşi Hannen ise Hz.Süleyman’ın oğullarından, aynı zamanda İsrailoğullarının ileri gelenlerinden İmran’la evli idi. Her iki kızkardeşin de çocuğu olmuyordu, her ikisi de üzgündü.
O zamanları erkek çocukları Beytül Makdis’e vermek adettendi. Hannen çocuğunun olmasını çok arzu ediyordu, ellerini açtı Allah’a yalvardı:
— Ya Rabbi! Eğer bana çocuk bahşedersen doğan çocuğu Beytül Makdis’in hizmetine adayacağım, diye niyazda bulundu.
Nitekim çocuk dünyaya geldi, ama doğan çocuk erkek değil kızdı, adı Meryem… Hannen tekrar Allah’a münacat etti:
— Yüce Allah’ım! Elimde değil kız doğdu onu kabül eyle, dedi ve O’nu sarmalayıp bebek halde Beytül Makdis’e götürdü. Beytül Makdis’in hizmetinde bulunanlara:
— Alınız! Bunu mescide adadım, deyip onlara teslim etti.
İsrailoğullarının büyükleri çocuğa talip oldu, talipliler arasında Hz. Zekeriya (a.s) çocuğu alıp hanımı Elyes’a’nın yanına getirdi. Böylece Meryem, teyzesi yanında büyüdü. Hz. Zekeriya artık iyiden iyiye yaşlanmıştı, hala hanımından çocuk olmuyordu, üzgünlükleri doruk noktadaydı, karı koca ahir ömürlerinde çocuk sahibi olmayı arzuluyordu. Birgün Allah tarafından Cebrail vasıtasıyla kendilerine Yahya adında evlat verileceği müjdesi verildi.
Cebrail bu arada Allah’ın izniyle Meryem’in yanına geldi üfledi, Meryem hamile kaldı. Önce Hz. Zekeriya (a.s)’ın çocuğu Yahya, altı ay sonra da Meryem’in babasız olarak çocuğu İsa dünyaya geldi.
Hz. Meryem çocuk doğunca İsa’yı kavmine götürdü, kavmi Meryem’i sorguya çektiler:
— Babasız çocuk nasıl olur?
Meryem:
— Bana değil çocuğa sorun.
— Bebeğe sorulur mu? Dedilerse de sormayı denediler, sordular da.
Kundakta ki Hz. İsa bebek haliyle:
- Ben Allah’ın Peygamberiyim, bana kitap verildi ve O’nun kuluyum.. Sözlerini sarfedince şaşkına döndüler. Adeta kurşun yemiş hale döndüler. Yahudiler Hz. Meryem’den ellerini çektilerse de dedikodu yapmaktan geri durmadılar. Üstelik Hz. Zekeriya’dan hamile kaldığı şeklinde iftira yaparak suizanda bulundular. Dedikoduların önü kesilmeyince Hz. Zekeriya (a.s)’ı şehit ettiler.
Hz. Meryem’de dedikodular üzerine İsa ile birlikte Mısır’da bulunan amcasının oğlu Neccar’ın yanına hicret etti. Mısır da 12 yıl kaldılar, sonra Kudüs’e döndüler, ordan da Nasır’a köyüne indiler. Hz. İsa (a.s) Nasıra köyünde 30 yaşına kadar ikamet etti, bu arada teyzesinin oğlu Yahya (a.s)’da çocuk yaşta elinde Tevratla İsrailoğullarına tebliğ görevi yapmaya başladı ve kendisine Peygamberlik de verildi. Yani O, Hz. Musa’nın şeriatıyla amel etti. Hz. İsa 30 yaşına girince hem peygamberlik hem de İncil verildi. Böylece İncil nüzul olunca Tevrat’ın hükmü kalmadı. Yahya (a.s) ‘da hemen tereddütsüz İncil’e tabii oldu.. Hatta O sıralarda İsrailoğullarının önderlerinden bir kişi kardeşinin kızıyla evlenmek istiyordu, Hz. Musa’nın şeriatında caizdi, ama İncil şeriatı bu duruma geçit vermiyordu. İşte bu yüzden Hz. Yahya (a.s) nikâhı kıymak istemedi. Kıymayınca da kızılca kıyamette kopmuş oldu, anne kız gücenip Hz Yahya’nın öldürülmesinde ısrar ettiler. Nitekim de Kudüs hâkimi bu telkinlere kulak asınca Hz. Yahya’yı şehit ettiler.
Hz. İsa(a.s) birçok mucizeler göstermesine mukabil kendisine ancak 12 kişi iman ediverdi. Yani inanmış 12 havari… Diğer Yahudiler inanmadılar, inanmadıkları gibi Hz. Zekeriya ve Hz. Yahya’ya yaptıklarının bir benzerini İsa’ya da yapmayı planladılar. Hileye yalana, dolana da saptılar, öldürmek için Havariler arasından birine rüşvet vererek yerini ihbar etmesini teklif ettiler, o da rüşveti alıp, evet dedi. Zaten Hz. İsa (a.s) bir gün Havarilerine sohbet ederken mübarek dilinden önceden başına gelecek olanları şu cümlelerle noktalar:
— Horoz ötmeden önce içinizden biri beni pek az paraya satacaktır…
Gerçekten de öyle oldu. Havarilerden Yuda adlı kişi Hz. İsa’nın yerini ihbar eder, ihbar üzerine bulunduğu yere gelirler fakat hırs ve telaştan yanılarak Yuda’yı Hz.İsa sanıp astılar. Bugün Hiristiyan âleminin çarmıha gerip de asıldığı sandıkları Hz. İsa değil havarilerinden ajan Yuda’dır. Hakeza Allahü Teala Kur’an da Hz. İsa’yı tıpkı İdris(a.s) gibi göğe kaldırıldığını bildirmektedir.
Hz. İsa’dan sonra da insanlık koyu karanlık içinde yüzüyordu, bir kurtuluş bekliyordu. Hz. İsa Havarilerle sohbet ederken Havariler sordu:
— Ey Allah’ın Ruhu! Bizden sonra bir inanmış taife gelir mi?
Hz. İsa(a.s):
— Evet, Ahmed (Muhammed) ümmeti gelecek. Onlar âlimler, velilerdir ki, ilim içinde her biri bir peygamber gibidirler. O peygamber hamd çok ettiği için ismi Ahmeddir. Yani Hz Muhammed diğer Peygamberlerden daha çok hamd ettiği için Allah O’na Ahmed demiştir’’ buyurmuştur.
Hz. İsa (a.s) babasız dünyaya gelmiştir. Bundan hareketle materyalistler önyargıları gereği; kendi kendine üreme olmaz itirazında bulunurlar.. Oysa Anne ve baba çocuk için vasıtadır sadece. Nasıl ki arada iletken madde olmadan televizyon, radyo veya telefondan yararlanabiliyorsak, Rabbül Âlemin arada baba olmaksızın üreme hücrelerinin şifrelerini çözerek ya da açarak insan yaratabilir pekâlâ. Herşey O’nun iradesi dâhilindedir çünkü. Nitekim O herşeye kadirdir..
Vücut hücrelerinde bir insanın genetik kodları gizlidir, ama yalnız bu şifreleri açacak inisiyatifi cinsiyet hücrelerine verilmiş. Yaratıcı güç tahminlerimizin ötesinde bu kilidi açarak Meryem anamızı manyetik ışınlamaya tabi tutmuş olabilir. Yüce Rabbimiz; ‘’ Allah yanında İsa’nın durumu Âdem’in durumu gibidir. Onu topraktan yarattı, sonra ona ‘ol ‘ dedi o artık olur’’ (Ali-imran suresi ayet59) buyurarak Cebrail aracılığı ile Meryem anamızı ışınlayarak ( nefh), karşı cinsten gelecek şifrelerle birleşerek İsa (a.s) babasız dünyaya getirmiş olabilir. Ki günümüz genetik çalışmalarda gerek klonlama ve gerekse yumurta hücrelerini çözerek laboratuarda ışınlama yönteminin kullanıldığı bir vaka. Madem Allahü Teala ‘’ona ruhumdan nefh ettim’’ beyan buyuruyor, o halde ‘hiçbir canlı kendi kendine üreyemez ‘deyipte laboratuarda ışınlama yöntemlerini uygulayarak, neden yeni bir canlı yaratma çabası içerisine giriyorsunuz?