Nefs ve Mertebeleri
NEFSiN MERTEBELERi
Emr Alemi'nden rabbanî bir lâtife olan insanî nefs , sifatlarina göre farkli
isimler alir. Hayvanî nefsin tesirinden uzaklastikça sifati deGisir,
mertebesi de yükselir. Nihayet tamamen billurlasip Rabbi'ne vasil olur.
insan, asaGida ismi geçen mertebelerden sadece birinde olabilir. Üst
mertebelere yükselebildiGi gibi, geri de düsebilir. Bu mertebe ve isimleri
sirasiyla görelim:
Nefs-i Emmâre: Kötü his ve huylari, çirkin vasiflari barindirir. sehvet
düskünü hayvanî nefsin hükmü altinda olmakla, hayvanlarin yoluna
girmistir. Kötü isleri güzel görür. Hesap ve ahiret derdi yoktur. Sadece
keyfini düsünür.
Bu nefsin eserinden kibir benlik, hirs, sehvet, kiskançlik, cimrilik, kin,
intikam, hiddet gibi huylar çikar. Allah'in düsmanidir. Hadis-i
kudside: “Nefsine düsmanlik et, çünkü o benim düsmanimdir.” buyrulmu
stur. Kur'an-i Kerim'de Hz. Yusuf a.s.'in diliyle: “Ben nefsimi temize
çikarmam. Çünkü nefs, Rabbimin merhameti olmadikça kötülüGü
emreder.“ (Yusuf, 53) buyrulmaktadir .
Bu nefsin bütün huylari bir kiside toplanirsa, o kisi seytanlarin
mertebesine düser. Nefs -i emmarenin sahibi, ya fasik , ya münafik ya
da kâfirdir. itikadi düzeltmek, samimi tevbe ve terbiye ile tedavi olur.
Tezkiye edilmezse, cehennem atesiyle temizlenmesi kaçinilmazdir.
Nefs-i Levvâme: Kendini kinayan, kötüleyen, azarlayan nefstir . Nitekim
Allahu Tealâ : “ Nefs -i Levvâme'ye (kendini kinayan nefse) yemin olsun
ki” ( Kiyame , 2) buyurmustur.
Bu nefs sahibi, günah islediGinde pisman olup tevbe eder, kendisini
kinar, yapmamak için karar verir. Fakat günah önüne gelince duramaz,
yine içine düser. Sonra pisman olur. iyilik ve kötülük arasinda gider
gelir.
Kendini beGenme, çekisme, gizli riya, makam ve sehvet tutkusu gibi
nefs-i emmârenin bazi vasiflari bu mertebede de bulunur. Fakat nefs
hakki hak; batili batil görür. Yine bilir ki, bu sifatlarla huzurdan uzaktir.
Fakat onlardan kurtulamiyor.
Hali muhabbet, gidisi tarikat, mahalli Kalp'tir. Alemi Berzah Alemi'dir.
Nefsiyle mücahedede sabit olursa Misal Alemi'dir. Uykuyla uyaniklik
arasinda –genellikle oturma halinde- Misal Alemi'nden bir çok manalar
temessül eder. Bu mertebede nefs ve seytan birlesip vesveseyle kalbe
saldirirlar. Tedavisi rabita ve zikirdir.
Nefs-i Mülhime: Allahu Tealâ nefsin isyan ve itaatini vasitasiz ilham ettiGi
için bu makamda nefsin adi mülhime olmustur. Nitekim
Kur'an'da : “Sonra da o nefse isyan ve itaati ilham edene yemin ederim”
(sems, 8) buyrulmustur .
Nefs, tevbe, zikir, rabita ve mücahedeyle günahlarin aGirliGindan ve
sehvet baGindan kurtulunca, ilham ve feyiz almaya kabiliyet kazanir.
Devamli olarak kâmil mürsidden kalbine ilhamlar gelir. Bu mertebede
hayvanî nefs tamamen islah olur. Haramdan kaçar, hayirlara kosar.
Alemi Ruhlar Alemi, mahalli Ruh'tur. Ruhunda ilâhi ask atesi parlamaya
baslar. ilim, tevazu, yumusaklik, kanaat, mertlik, sabir, belaya
tahammül gibi, güzel hasletler belirir. Visal rüzgarlari esmeye baslar.
Fakat seytan ona açik ve bariz bir sekilde saldirmaya ba s lar . Kendini
ve amellerini beGendirir, insanlari küçük ve deGersiz gösterir, ümitsizliGe
düsürür, Allah'in azabina karsi ona emniyet hissi verir. Bu makamda
mürsidin himmeti olmazsa tehlikeye düsebilir.
Nefs-i Mutmainne: Cenab -i Mevlâ'nin “Ey tatmin olmus Nefs” (Fecr , 27)
hitabiyla istiraptan kurtulup huzura eren nefstir . Her türlü sek ve
süpheden temizlenip rahatlamis, ayne'l - yakîne ve kâmil imana
ulasmistir. Kötü huylardan tamamen pak olmus, fenaliklara arzusu
kalmamistir. Seyri, Allah ile gerçeklesmis (seyr-i meallah), velilik
mertebesine ulasmistir. Alemi, Muhammedî Hakikat, mahalli Sir'dir.
Manevi tecellilerin mazharidir . Sifatlari, tevekkül, incelik, cömertlik,
yumusaklik, güler yüz, tatli dil, kusurlari baGislama, hamd, sükür,
müsahede, teslimiyet ve rizadir.
Nefs-i Râdiyye: ister bela, ister sefa, Allah'in bütün fiillerinden razi olan,
O'ndan baska her seyi gözünden silip atan ve sadece Rabbi'nin rizasina
nazarini diken nefstir . Bu nefse: “Razi olmus ve razi olunmus olarak
Rabbine dön” ( Fecr , 28) kelâmiyla hitab edilmistir. Seyri Allah'tadir (
Seyr -i fillâh ). Alemi Lâhut (Ruhanîler) Alemi; mahalli, Sirrin Sirri'dir.
Beserî sifatlardan büsbütün yok olmakla fenâya varmistir. Fakat bu
makama varanlar arif deGil, velidirler. O yüzden baskasini irsad
edemezler. seytan onlarin seklinde baskalarinin rüyalarina girip yoldan
çikarabilir.
Nefs-i Mardiyye: Allahu Tealâ'nin razi olduGu nefstir . Ariflerin
makamidir. Bekabillâh burada tahakkuk eder. Muhtaç olduGu ilimleri
bütünüyle alip, mana aleminden bu görünen madde alemine dönmüstür.
Dis itibariyle diGer insanlardan ayirdedilmez . Fakat iç itibariyle bütün
cisimleri altina çevirecek bir tilsim gibidir. Kendine lütfedilen marifet bilgi
sinden dünya halkina ikram eder. ilâhi bilgi dairesinin mahremidir. Onun
müsahedesine yabanci bir diyar yoktur. Kendisine üfürülen ruh ile görür,
bilir. Sesini uzaklardan isittirir. Mürsidinden izin almak kaydiyla irsadi
sahihtir. Bunlarin kiyafetinde seytan baskasinin rüyasina giremez. Seyri
Allah'tan (Seyr-i anillâh )'dir. Alemi su görünen maddi alem, mahalli
Hafâ'dir .
Nefs-i Kâmile: Seçkin, saf, tertemiz nefstir . Allah'in en seçkin dostlari
olan Gavs ve Kutuplarin makamidir. Seyirleri Allah'ladir (Seyr-i billâh).
Alemleri; kesrette (çoklukta) vahdet, vahdette kesrettir. Mahalleri
Ahfâ'dir . Önceki bütün nefislerin güzel vasiflarini üzerinde toplamis
lardir. Her halleri ibadet ve zikirdir. Bir an Allah'tan gafil olmazlar.
Onlarin muradi Allah'in murad ettiGi seydir. Rizalari da öfkeleri de Mevlâ
iledir. Allah için olan isleri yaparlar. Bunun için çevrenin ayiplamasi ve
çekistirmesinden ürkmezler.
Cenab-i Hak onlarla alemlere ikramda bulunur, belalari def eder.
Saliklerin gönüllerinde onlar sayesinde haller zuhur eder. Allah'in
emirlerine riayet edenleri kendi öz çocuklarindan çok severler. Ama
herkese merhamet ve sefkatle bakarlar. insanlarin kusurlarina
bakmazlar. iyiliGi emreder, kötülükten sakindirirlar.
Pak ve tertemiz yüzleri huzur ve aydinlik saçar. Onlari görenler Allah'a
yönelirler. Mübarek yüzlerine edeple bakmak bile ibadettir. ince ve lâtif
sözleri katiksiz hikmet bilgisidir. Gayet ince, zarif, yumusak ve alçak
gönüllülükle telkinde bulunurlar. Siradan bir nazarlari dahi dünya ve
içindekilerden üstündür.
Bu dünyada onlarin kapisinda bulunmaktan daha büyük devlet ne
olabilir? Onlar olmadan bunca sarp yollar nasil asilir?
AHMET SAFA