HÜCRE ÂLEMİ SİNDİRİMİ

HÜCRE ÂLEMİ SİNDİRİMİ

ALPEREN GÜRBÜZER

Sindirim sistemi ağızla başlayıp mide ve bağırsakta son bulan bir sistemdir. Şöyle ki; besinler ağızdan başlamak üzere etten bir boru içerisinde mekanik ve kimyasal değişikliğe uğrayarak takriben 9 metrelik bir güzergâh boyunca yolculuğuna devam ederler. Derken insan bağırsağında emilen moleküller çeşitli iletim araçları vasıtasıyla görev alanlarına göç ederler. Tabii bu sıradan göç değil. Önce pinositoz yoluyla parçalanan moleküller protein ve amino asit gibi yapı taşı halinde membrana sarılı olarak kılcal damarlara taşınırlar. Buradan da başka gümrük kapılarında işleme tabii tutulurlar. Bilhassa bu gümrük kapılarının en mühimi aynı zamanda vücudumuzun kimya fabrikası sayılan karaciğerden başkası değildir elbet. Karaciğere gelen misafirler en ince ayrıntılarına kadar ince elenip sık dokunduktan sonra duruma göre ister yakılır, isterse safra kanalı yoluyla bağırsağa atılıp geri çevrilebilir de.
Peki, sindirim sistemi dünyasında durum vaziyet bu iken hücre âlemi içerisinde sindirim nasıl derseniz tıpkı organeller arasında gerçekleşen bir benzer yapının aynısı diyebiliriz. Zira Endoplazmik retikulum tarafından imal edilip sitoplâzmaya sindirilmek için içerisi besinle dolu hazır paketlenmiş halde gelen misafirler (besin kofulu) lizozomlarca karşılanırlar. Gelen paketler cinsine göre değişiklik gösterip, şayet besin kofulu fagositoz sonucu oluşmuşsa fagositositik vezikül, pinositoz sonucu meydana gelmişse pinositoz kesecikler diye isim alırlar. Değim yerindeyse her iki vezikülde hücrenin bir nevi midesi ve bağırsağı sayılırlar. İşte bu noktada lizozomlar veziküllere yaklaşıp onlara dokununca aradaki membranın delinmesiyle birlikte vuslat gerçekleşir. Bu öyle bir kavuşma ve karışma ki lizozomda yer alan enzimlerce vezikül maddeleri parçalanıp ayrıştırma işlemine tabii tutulan bir operasyona dönüşür. Nitekim vuslatın sonucunda sitoplâzmaya geçmesi uygun görülenler sindirim ürünleri olarak geçirilir, uygun olmayanlar ise hücrenin uygun olan kısmından vezikül halde dışarı atılırlar. Yani dışarı tahliye edilenlere boşaltım kofulu denmektedir. Görüldüğü üzere canlının en küçük birimi olan hücre âleminde üç hareket birden gerçekleşiyor. Yani bu hareketler üç aşamalı diyebileceğimiz sindirme, rezorbe (emilme) ve boşaltma şeklinde tezahür etmektedir. Anlaşılan o ki; veziküller sindirim sistemi organellerinin bir küçük maketi şeklinde sahne almakta, lizozomlar ise sindirim bezlerinin bir kopyası mesabesinde duruş sergilemektedir.
Lizozomlar çeşit çeşit olup her birinin iç kısmı bir tür sıvı olan enzimle yüklüdür. Nasıl ki safra kesesinin delinmesiyle vücuda yayılan zehir tehlike arz ediyorsa aynen öylede lizozom membranının açık vermesiyle de içerisindeki enzimlerin sitoplâzmaya yayılma riski söz konusudur. Böylece bu riskle birlikte sitoplâzmanın hidrolitik parçalanmasının akabinde hücrenin intiharı an be an gerçekleşebiliyor.
Hücre âleminde sindirim sistemi böyleyken, kim bilir boşaltma eylemi nasıldır. Şimdilik sadece şu kadarını söyleyebiliriz ki; hiç kuşkusuz boşaltım işlemi de kontraktil kofullar (kasılabilen kofullar) vasıtasıyla gerçekleştirilir. Bilindiği üzere suyun aşırısı da zarar, azı da. Dolayısıyla suyun dengede tutulması için kofullar tıpkı bir hücreli amip, öglena ve terliksi hayvanlarda olduğu gibi stoplazmaya giren fazla suyu depolayıp belirli bir hacme ulaştığında ani kasılma hareketleriyle pompalayarak hücre dışına tahliye ederler.
Velhasıl; sindirim olayı sadece organ düzeyinde değil mikro düzeyde ( Mesela angroström milimetrenin yüz binde biri. Yani daha çok enerji meseleleriyle ilgili mikro düzeyde bir birim olup, aynı zamanda bu birim sayesinde mikro âlem ölçülmeye çalışılır) gerçekleşen bir biyolojik nizamı âlem programdır. Ne mutlu bu programın idrakine varanlara.
Vesselam.