İNSAN İNSANIN KURDU MU?

İNSAN İNSANIN KURDU MU?
ALPEREN GÜRBÜZER

İnsan insanın kurdu olmuş benliği sayesinde. Benlik virüs gibi bulaşıcı, virüs tüm vücudu istila etmekle kalmamış, kronikleşerek toplumuda içten içe sarsan sendrom halini almış.
‘Biz’ demeyi unutalı hayli yıllar geçti, artık varsa yoksa ‘ben’ demek var. Yediden yetmişe herkes ben’in esiri durumda sanki...
Benlik histeriği ile hareket eden insan popüler olmak adına ömür boyu kendini pazarlamanın uğraşını veriyor. Şan şöhret uğruna göze alınan bir yolculuk olsa gerek benlik uğruna okyanusa yelken açabiliyor, ta ki limanda demirleyene kadar.
Oysa başarılar başkalarıyla paylaşıldıkça güzel, kendi kendine paylaşılan başarılar boş avunmaktan öteye geçemez, başarı kendisiyle sınırlı kalır çünkü. İnsan tabiatı gereği sınırlı alana değil sınırı aşan çizgisiyle ancak eşrefi mahlûkat özelliği kazanabilir.
İnsan kendi kendini tavaf etmesinin neticesinde başarının getirdiği gurur okşayıcılığı bir yana, içerisinde birtakım riskleride bağrında taşıdığını hesaba katmalı, hele hele elde ettiği şan şöhret, kendisine para olarak yansımıyorsa iç dünyasında yaşayacağı hayal kırıklığının açtığı gediği nasıl onaracak. Ya artık yaşamanın ne anlamı var deyip hayatına son verecek, ya da psikolojik maraz olarak avara avara bu dünyada dolanıp ömrünü tüketerek zaman geçirecek. Zaten bu tür insanların ölümleri de bir garip, incelendiğinde ölümleri bile normal seyrinde cerayan etmediği görülecektir.
Atalarımız danışan dağları aşmış, danışmayan ise şaşmış diye boşuna dememiş. Tek rehber bireysel egolar, kişisel duygular, kişisel beklentiler ön planda olmuş maalesef. Üstünü üstelik bir de; sadakatmış, bağlılıkmış tüm bunlar mazide kalmış, bana lazım olan benliğimin ölçüsü demezler mi. Ölçüsüzlüğün kural addedildiği ortamda, kendi dışında insanlara öteki diye bakan zihniyete, mazinin ölçüsünü tabiî ki anlatmak zor olsa gerektir. Hele hele bizi biz yapan değerlerden bahsetmek ise boşuna nefes tüketmek demektir.
Demek ki hayatla tek başına yalnız kalmak geçerli akçe olmuş, bundanda öte tek başına mezara gömülmekte var, gömecek insan bulunabilirse şayet. Neyse ki merhametini yitirmemiş insanların varlığı bu konuda onları şanslı kılıyor, sonunda tabuta omuz verecek hatta mezara defnedecek bir kaç adam var hala aramızda, anlaşılan nesli tükenmemiş iyilerin. Aman bırak tükenmesin, çünkü dünya hala iyilerin yüzü suyu hürmetine ayakta duruyor.
Hacı Hacı’yı Mekke’de, sufi sufiyi Tekkede bulurmuş, peki benlik davasıyla yatıp kalkan kendini nerde bulur hiç düşündünüz mü? Bulsa bulsa ya şeytanı bulur ya da düştüyü gayya çukurunda kendini bulur. Derler ya aç tavuk kendini darı ambarında bulurmuş onun gibi bir şey.
Değerleri hiç saymak erdemlilik sayılıyor günümüzde. Dostoyevski’nin kulakları çınlasın; Tanrı yoksa her şey mübahtır dediği şey benliği tarife yetiyor. Gerçekten de helal haramı bilmeyen, dinden bihaber insanlar her an toplum için pimi çekilmemiş patlamaya hazır bomba gibidirler, ne yapacağını kestiremezsin bu tür maraz tiplerin.
Velhasıl; benliğini aşanlar hem bu dünyada felah bulur, hem de öteki âlemde.