İBRAHİM(A.S) VE İSMAİL(A.S)
İBRAHİM(A.S) VE İSMAİL(A.S)
ALPEREN GÜRBÜZER
İbrahim(a.s)’ın ateş içinde yanmadığın gören insanlar Nemrud’dan yüz çevirmeye başlayıp, İbrahim(a.s)’a yöneldiler. Etrafında iman edenlerin sayısı artınca baskılar da beraberinde gelmeye başladı, bu durumda İbrahim(a.s) Lut(a.s) ve Sare ile birlikte Babil’den çıkarak Şam cıvarlarında Hıran vilayetine hicret etmek üzere yola koyuldular. Yol da Allahü Teala Sare ile nikah kıymasını vahyetti, böylece hicret yolunda Sare’yi nikah eyledi.
Hıran’dan da Mısır’a doğru yol almaya başladılar, ama Mısr Melik’i ahlaksız ve zalim idi. Padişah yollara bekçiler yerleştirerek güzel kadın gördüklerinde kendisine arz etmeleri doğrultusunda talimat vermişti. Bu durumu bilen İbrahim(a.s) Sareyi sandık içine sakladı. Yolda memurlar kervanı durdurup aramaya başladılar ve sandıktan Sareyi çıkarıp Melik’e getirdiler. Melik İbrahim(a.s)’a :
- Bu senin neyin oluyor?
İbrahim(a.s):
- Kızkardeşimdir, dedi.
Melik:
-Kızkardeşini bana verirsen seni zengin ederim.
İbrahim(a.s):
-Babamın iznine bağlıdır.
Melik fazla lafı uzatmadı Sare’yi sarayın haremliğine aldı, Sare’ye elini uzatınca, Sare Allah’a yalvardı, o anda zalim Melik’in iki eli de kurudu. Melik çaresiz vaziyette:
- Allah’a benim için dua edin de elim iyileşsin. Sare dua edince eski haline döndü. Duanın yüzü suyu hürmetine hediye olarak da Hacer isminde cariyeyi verip; ‘’Bu senin mükafatındır’’ dedi.
İbrahim(a.s), Sare ve Hacer üçü birlikte Filistin’e geldiler. Burada hiç su yoktu, İbrahim (a.s) kuyu kazınca su çıktı, ama ne yanlarında yiyecek yemek, nede şehirde alışveriş yapacak paraları vardı. İbrahim(a.s) yanında getirdiği çuvala kum doldurarak Sarenin yanına geldi, çuvalı birkenara koyup uykuya geçti. Sare Hacer’e çuvalı aç bakalım içinde nevar bir görelim. Açtıklarında buğday ile dolu olduğunu görünce sevindiler, İbrahim(a.s) Allah’a şükretti ve buğdaydan bir kısmını ayırarak ziraat için kullanmak üzere tarıma yöneldi. Ekip biçerek geçimlerini sağladılar ve zaman içerisinde yerleştikleri yerde şehir meydana geldi. Şimdi o şehir bolluk ve bereket anlamında ‘İbrahim Abad’ olarak günümüze kadar zikredilir. Sonraları bu şehirdeki insanlar İbrahim(a.s)’a tabii olmaktan vazgeçtiler. İbrahim(a.s) bu yüzden göç ederek Kadisiye denilen yere kondu. Ardından terk ettiği şehirde su akmaz oldu ve kuraklık baş gösterince İbrahim(a.s)’a gelip özür diledilerse de kabül görmedi. Fakat yine de duada bulundu, eskisi gibi suları akmaya başladı. İbrahim(a.s) onlara :
-Lakin haizli kadınların su almamasını söyledi.
Birgün haizli bir kadının su almasıyla suları tekrar kesildi. İbrahim(a.s) vefat edinceye kadar Kadisiye’de kaldı.
İbrahim(a.s) Allah’a; bana bunca nimet verdin, şimdide bir oğlumun olmasını istiyorum, münacaatı üzerine O anda Habibullah’ın nuru Hacer’e intikal etti. Sare’den çocuk olmuyordu. İbrahim (a.s) Sare’yi de incitmemek için elinden geleni yapıyor ve hoşnut kılmaya çalışıyordu. İbrahim(a.s) Sare’ye:
- Bir dileğin var mı?
Sare:
-Hacer ile oğlunu alıp ıssız bir yere bırakıp hiçbir söz söylemeden geri dönmeni istiyorum, dedi.
İbrahim(a.s) durakladı, o sırada Cebrail cennetten Burak getirdi, çölleri geçip Mekke’ye vardılar, Sare’nin dediklerini yaptı ve geri döneceği sırada Hacer:
-Allah’ın emriyle mi bizi buraya koydun, dedi.
İbrahim(a.s):
-Evet,dedi ve oracıktan uzaklaştı, Hacer ve İsmail artık çölde yalnızlar…
Hacer su bulmak için sağa sola koşuşturmaya başladı, Safa tepesine çıktı, kimseyi göremedi, oradan yürüyüp Merve’ye geldi, orada bir şey göremedi. İki tepe arasında arasında yedikere yürüdü (say) ve oğlunun yanına geldiğinde , İsmail bebek haliyle topuğuyla yerde iz bıraktı, derken su kaynamaya başladı, beraberce kana kana su içtiler. Hacer zemzemi abasına koymak isteyince bir nida işitti:
- Ona gerek yok, bu su daima akar, hiç kesilmez.
Hacer çok sevindi. Cürhüm Kabilesi her yıl ticaret için bu yoldan geçerdi, yolculuğun ardında susamışlardı, birde negörsünler kuşlar uçuşuyor, şaşırdılar çünkü buralarda kuş uçmazdı, o tarafa yürüdüler karşılarında Hacer ve İsmail’i gördüler. Su içmek için izin istediler. Her ikisine de saygıda bulundular, ardından yayılıp yerleştiler ve uzun seneler İsmail(a.s) bu kavmin içinde büyüdü.
Hacer ile İsmail’i yalnız bırakan İbrahim(a.s) her ay onları görür ve dönerdi, çünkü Sare’ye öyle sözvermişti. Nice seneler böyle devam etti. İsmail(a.s) 15 yaşına geldiğinde Sare hem konuşma hem de yanlarında kalmalarına izin verdi. İbrahim(a.s) geldiği zaman bir iki gece yanlarında kalırdı. Bir gece rüyasında Oğlunun kurban edilmesi emrolundu. Korku ile uyanınca acaba rahmani mi yoksa şeytani mi diye tereddüt etti, bu güne terviye dediler. İkinci gece aynı rüyayı gördü, rahmani olduğunu anladı, o güne arefe dediler. Üçüncü gece yine aynı rüyayı gördü, hiç şüphesi kalmadı, Hacer’in yanına vardı; ‘’ İsmaili hazırla dostumu ziyarete gideceğiz ‘’dedi. İsmail’ede; ‘’yanına bıçak ile ip al’’ dedi. İsmail merakından sordu:
- Nereye?
İbrahim(a.s):
-Dostumuz’a.
İsmail:
-Kim o, evi nerede?
İbrahim(a.s):
- O mekan ve zamandan münezzehtir.
Biraz daha yürüdüler. İsmail bu sefer:
- Baba O dost bizimle yemek yer mi?
İbrahim(a.s):
O yemekten ve içmekten münezzehtir.
Bu arada şeytan da boş durmadı, ihtiyar kılığında Hacer’in yanına gelip şunları söyledi:
- İbrahim Oğlunu nereye götürdü?
Hacer:
- Bir dostu ziyarete götürdü.
Şeytan:
- Hayır boğazlamaya götürdü.
Hacer:
- Hayır, baba yüreği boğazlayamaz, deyince
Şeytan:
-Öyle zannederim ki Allah emretmiştir.
Hacer:
- O halde emre uymak gerekir, sözüyle şeytanı şaşırttı ve oradan ayrılmak zorunda kaldı.
Bu sefer şeytan İsmail’i yokladı, İsmail’de tıpkı annesi gibi Allah’a teslimiyet noktasında akıl dolusu cevaplar verince İbrahim(a.s)’ı davasından vazgeçirmeye çalıştı. İbrahim(a.s)’da ana-oğul’un sergilediği tavrın aynısı gösterince şeytan rezil rüsvay olarak vesvese veremeden hezimete uğradı.
İbrahim(a.s) Allah adını zikrederek var gücüyle Boğazına bıçağı çalacağı sırada Cebrail Allah’ın emriyle Sidretül müntehadan yetişerek bıçağı ters çevirdi, bıçak iz bile yapmadı, yani İbxsmail’i kesemedi. Allahü Teala:
- Ya İbrahim rüyanı tasdik ettin, başını kaldırıp dağa bak..
İbrahim başını kaldırıp bakınca bir koç gördü , koçun ardına düştü Cemreyi ulaya geldi. İbrahim (a.s) yedi taş attı, sonra cemreyi kübraya varıp orada da yedi taş attı, nihayet Mina’da koç’u kurban etti. İbrahim(a.s) Allah tarafından hediye edilen koçu kurban etmesiyle müminlerden hali vakti iyi olanlara kurban vacip kılınmış oldu. Baba oğul eve geldiklerinde Hacer hem ağladı hemde şükreyledi.
Rivayet edilir ki; İbrahim(a.s):
- Ey İsmail ! iyi bir taş getir ki hacılara işaret olsun.
İsmail(a.s), Ebu Kays dağından birses işitti:
- Cebrail tufanda bana birtaş emanet koymuşdu, gel onu al…
Bütün peygamberler Yakup (a.s) ın soyundan geldiği halde bizim peygamberimiz İsmail a.s'ın sulbünden gelmektedir. İbrahim (a.s) bir gün İsmail’in evine geldiğinde Emare kapıyı açtı.. İbrahim (a.s) sordu: -Haliniz nasıldır? Emare: dert yandı.. üstelik misafir de etmedi.. İbrahim (a.s) bu sefer: -İsmail nerde? dedi.. Emare dedi ki; -Ava çıktılar.. İbrahim (a.s); -O halde geldiği zaman de ki; bu kapının eşiğini değiştirsin.. İsmail avdan döndüğünde hanımı bütün olanları anlattı.. İbrahim (a.s); hanımına; - O bahsettiğin insan benim babamdı.. Kapının eşiğini değiştirmekten amaç ise seni boşamam demektir. Nitekimde boşuyor.. Daha sonra İsmail (a.s)Hale ile evleniyor.. İbrahim (a.s) yine yolu düştü eve.. Bu sefer Hale’ye sordu: -Haliniz nasıldır? Hale hanım: -Allaha şükür.. dedi ve misafir etti.. Hizmette hiç kusur eylemedi.. İbrahim (a.s): -İsmail geldiğinde dersin ki bu kapının eşiğini muhafaza etsin. deyip ayrıldı.. Akşam olunca İsmail geldiğinde olanları anlattı.. İsmail dedi ki; -‘’Ey Hale! sana müjdeler olsun eşiği muhafaza et demekten amaç sana sahip olmamı öğütlemektir.. Habibin nuru senden intikal edecek bir sonraki kuşağa..’’ dedi. Evet Habibi Kibriyanın nuru hep temiz iffetli kadınlardan taşınarak Haşim , Abdülmuttalip ve Abdullahın alınlarından Rasulullah’a kadar gelmiştir..Amine anamız hamileydi ama, sanki hamile değilmiş gibi durumu gözlerden kaçmamıştı.. Rasulullah henüz doğmadan önce Kisra sarayının yıkılması, hiç sönmeyen ateşin sönmesi, Save gölünün kuruması, fil vakasının nüksetmesi yahut Ebrehe’nin kocaman ordusunun Ebabil kuşları tarafından mahvına tanık oldu dünya.. Bütün bu alametler Rasulullah’ın gelmesi ile ilgili idi..Nihayet kutlu doğum gerçekleşti.. Kutsal kitaplarda zaten geleceğinden ve adından bahsediliyordu.. Nihayet adı güzel kendisi güzel Muhammed şeref verdi aleme.. Alem onla şenlendi böylece.. Bu dünyadan göç ettiğinde ise nuru en yakın arkadaşı Ebubekir’in alnından günümüze kadar Rasulullahın varisi hükmünde olan Rabbani alimlerin alınlarından zincirleme olarak kıyamet gününe kadar devam etmektedir.Kutlu doğum mübarek olsun, kutlu nur daim olsun .
İsmail’de öyle yaptı, Ebu Kays’tan taşı alıp babasına verdi, Hacerül esved denilen bu taşı ikisi birlikte yerine koyarak Kabeyi inşa ettiler. Kabe’yi tamamlayınca ardından tavaf edip haccın rükunlarını tamamladılar ve İsmail’e Kabe’yi emanet ederek Makam-ı İbrahimden mevcut ve gelecek olan insanlığa seslendi:
-Ey insanlar Allah bir ev bina etti, bu evi ziyaret etmenizi emreyledi, geliniz ziyaret ediniz’’
Halilin sesi bütün dünyada yankılandı, insanlar bu sesi duyunca :
- Lebbeyk, dediler.
İbrahim(a.s) bu seslenişten sonra Şam’a gitti. İbrahim(a.s) takriben 175 yıl yaşadı.