HILFÜL FİDÜL’ÜN GENÇ ÜYESİ
HILFÜL FİDÜL’ÜN GENÇ ÜYESİ
ALPEREN GÜRBÜZER
Kabe kutsal mekan olması dolayısıyla, bu bölgeye girenler her türlü haksızlıktan ve zulümden korunacaktı.. Fakat zamanla gelen hacılara yapılan kötü muameleler bardağı taşıracak noktaya gelmişti. Şikâyetlerin çoğalmasının ardından, mesele Abdullah b. Cüda’nın evinde aralarında en genç Muhammed. Abudullah’ında bulunduğu mecliste masaya yatırıldı. Arapların bir çeşit yemin merasimi gereği ortaya çanak içerisinde misk getirilip parmaklar içine batırılarak; Mazlumun hakkını zalimden alıncaya kadar yardımına koşacağıma Allah adına yemin edildi. Yapılan yemine Hılfül Fıdül denildi, yani faziletli insanların insanca davranmak üzere yaptıkları yemin olarak tarihlere kaydedildi.
Hılfül Fıdül yeminin ötesinde bir sivil toplum modeli diyebileceğimiz girişimin adıdır aynı zamanda. Haksızlığa uğrayanların artık derman aradığı kapı olarak faaliyetleriyle toplumsal işlev olarak rol almasıyla adından sözettirdi. Hemen hemen herkes problemlerini Hılfül fidül üyelerine bildirerek halledebiliyorlardı.
Birgün Mescid-i Haramda bir insan bağırıp dövünüyordu, durum Hılfül Fıdül’ün genç üyesi peygamberimize bildirilince, Efendimiz derhal harekete geçip Ebu Cehil’in kapısına dayandı. Kapıyı açınca Efendimizle gözgöze geldiler, Rasulullah(s.a.v);
—Bu adamın sende hakkı var, onu verin, deyince,
Ebu Cehil:
— Bir dakika, dedi.
Müsaade isteyip içeriden parayı alıp ellerine saydı. Mağdur olan adam paraları almanın sevinciyle Efendimize şükranlarını bildirdi, o sırada Ebu Cehil bir duvara kendini dayanma gereğini hissetti, fenalaşmıştı, bir şeyler görmüş olsa gerek ki sendeler vaziyette yere yıkılıverdi. Yaşadığı bu olayı daha sonra Utbe b. Rebia’ya itiraf ettiğinde; Muhammed b. Abdullah’ın kapımı çalıpda dışarı çıktığımda O’nun başı üzerinde korkunç bir devenin beni yutacak vaziyet alır gibiydi, çaresizce ürperip parayı vermek zorunda kaldım demesi üzerine Utbe:
— Anlaşılan sen sihirlenmişsin, deyip geçistiriverdiler. Oysa ilahi bir ikazdı ama bunu anlayacak idrakten yoksundular.
Risalet geldikten sonraki yıllarda Rasulüllah (s.a.v) birgün sohbet ederken; İslam dini geldikten sonrada böyle bir anlaşmaya çağrılsam tereddütsüz kabül ederdim, buyurarak sivil toplum kuruluşunun önemine işaret etmiştir. Rasulüllah (s.a.v) o yıllarda sergilediği
Faaliyetleri dost düşman tarafından izlenmiş ve Hılfül fidül icraatleriyle halk nezdinde göz doldurmasının neticesinde Kendisine EL EMİN denilmeye başlanmıştır.
O zaten fark edemeselerde EL EMİN’di zaten.