Biri Dertli Diğeri Dinleyici...

Selamun aleykum kardeşim. Seni yılgın gördüm.

- Yılgınım ağabey.

- Niye?

- İslam dünyası dökülüyor. Can Kudüs işgal altında, ama HAMAS ve İslami Cihad’dan başka kimse kılını kıpırdatmıyor. Üstelik HAMAS ve İslami Cihad’a da çamur atıyoruz. İsrail’i hırpalayacağımıza birbirimizi hırpalıyoruz. Irak’ta da işgalci kafirleri bırakmış birbirimizin kanını döküyoruz. İran’ı müstekbirlerin karşısında yalnız bırakıyoruz. Türkiye’nin enerjisini Türk-Kürt davasıyla tüketiyoruz. Suriye’de İhvan-ı Müslimin’in rejime karşı Batı’yla iş tutması gündemde…

- Vesaire, vesaire, vesaire. Bunlar seni ye’se mi düşürdü?

- Elbette.

- Öyleyse kendini dördüncü kattan aşağıya at. Ölmezsen bir de beşinci katı dene. Ayıptır kardeşim!

- Ne yani, durumumuz içler acısı değil mi?

- 1922’de olduğu kadar değil. İslam dünyasının bütün kaleleri düşmüş, topraklarımızın her karışı işgal altında, kâğıt üstünde bile bağımsız devlet yok, üstelik hilafet ilga edilmiş, tesbih taneleri gibi dağılıp gitmişiz; Ümmet-i Muhammed’in en zeki çocukları akın akın Batı paradigmasına koşuyor; “İslam terakkiye manidir” propagandası dindar Müslümanların dahî bilinç altlarına kazınıyor; herkes İslam medeniyetinden fellik fellik kaçıyor, müthiş bir aşağılık kompleksi bütün İslam dünyasını kasıp kavuruyor; özgüvenin “ö”sü yok, umudun “u”su yok, direnişin “d”si yok; böyle bir manzara karşısında sen kesin intihar ederdin. Şimdi o manzarayı hatırla ve İslam dünyasının mevcut hali için Cenab-ı Allah’a şükret.

Bugün doğru dürüst bir şey yapmayan, ama her an doğru dürüst bir şey yapma imkânına sahip olan bir sürü devlet var. Yalınkılıç Filistinlilerin ve Lübnanlıların İsrail’e, yalınkılıç Iraklıların Amerika ve İngiltere’ye kök söktürmesi var. Bunların aydınlattığı bir ufuk var. Güçlerimizi birleştirdiğimiz takdirde bütün sorunların altından kalkabileceğimizin kanıtları var. Ve güçlerimizi birleştirme yolunda attığımız adımlar var. En azından bu adımların işaretleri var. D-8 var. Türkiye-Suriye yakınlaşması var. Yardım kuruluşlarımızın İslam coğrafyasında yazdığı kardeşlik destanları var. Cezayir’in Osmanlı Uluslar Topluluğu önerisi var. Filistin’de İttihad-ı İslamcı bir partinin iktidarı var. Mısır’da aynı partinin iktidar namzetliği var. Ayrılıkçı Kürt hareketinin kalesinde yükselen “Anam babam sana feda olsun yâ Resulallah” nidaları var. Ümmet bilincinin ihyası emareleri var. Ve Amerika’ya, Avrupa’ya duyulan kin var. Bu kinin yükselişi var.

1922’de Müslümanlar ya Batı’dan medet umuyor, yahut Batı’dan merhamet bekliyorlardı. Bugün ise Müslümanlar Batı’yla çatır çatır hesaplaşmak için yanıp tutuşuyor. Bir işaret bekliyor Ümmet-i Muhammed. Karizmatik bir rüzgâr bekliyor. Belki de Türkiye’nin “Geri geldim arkadaşlar!” demesini bekliyor. 1 Mart bile Türkiye’yi İslam dünyasının yıldızı yapmaya yetti. En şovenist Araplar bile yüzlerini umutla Türkiye’ye döndüler. Bu imkânı layıkıyla kullansaydık, İslam dünyasını yeniden yükseltecek siyasi bir istinatgâh olabilirdik. Kullanmadık, ama şimdi en azından böyle bir imkâna sahip olduğumuzu biliyoruz. Bir potansiyelin olduğunu biliyoruz.

1922’deki kadar çaresiz olmadığımızı biliyoruz. Ey kardeşim! Bugün bu haldeysen 1922’de ne halde olurdun diye sormuştum ya; bir de 1099’u düşün: Haçlılar Anadolu’nun, Suriye’nin canına okumuş, Kudüs’ü işgal edip oradaki bütün Müslümanları diri diri yakmış, İslam’ın nihai yenilgisini (!) kutluyorlar. Ümmet-i Muhammed dehşet içinde, Ümmet-i Muhammed sinmiş, Ümmet-i Muhammed pes etmiş, Frenklere merhamet, merhamet diye yalvarıyor. Bu arada sayısız beylik, emirlik, devletçik Haçlıları bırakıp birbirinin kuyusunu kazıyor. Ne oldu? 88 sene içinde toparlandık ve Selahaddin’in komutasında Kudüs’ü geri aldık.

1922’den bu yana 84 sene geçti. Ve, kim ne derse desin, 84 senede İslam dünyası çapında müthiş bir devrim potansiyeli oluşturduk. Bu potansiyel Selahaddin’de bile yoktu. İnanırsak, 4 sene sonra Kudüs’ü geri alabiliriz. Evet kardeşim, 1099’u bile aşabilen Ümmet-i Muhammed 1922’yi de aşacaktır. Ve anlı şanlı Moğolları bile Mezopotamya topraklarına gömen Ümmet-i Muhammed, Moğol müsveddesi Amerikalıları da bu topraklara gömecektir. Kendini koyverme kardeşim. Olumsuzluklara bakıp bakıp yılgınlığa kapılma. Tünelin ucundaki ışığı gör. Irak diyorsun, kardeş kavgası diyorsun; Mukteda es-Sadr’ı da gör. Sünnilere ait camileri korumaya alan Şiileri de gör. Olana bakarken olabilecek olanı da gör. İçimizdeki iyiliği beslememiz halinde dünyayı kötülüklerden nasıl temizleyebileceğimizi de gör. Sakın umutsuzluğa kapılma.

Hazret-i Musa’yı (as) hatırla. Siyasi gözlemciler “Bu yoksul adamın haşmetli Firavun’a karşı hiç şansı yok” diyorlardı. Yoksul bir yetim olan Hazret-i Muhammed’in (sav) Mekke oligarşisini yerle bir edeceğine de hiç ihtimal vermiyorlardı. Peygamberlerin yaktığı ışıkla aydınlan ve titreyip kendine dön: Dünyayı değiştirebilirsin. Fiziğe ve matematiğe fazla itibar etme; rasyonel bir mantık yürüterek işin içinden çıkamazsın, Batı’nın nükleer gücü gözünü boyar, “Hiç şansımız yok” deyip çıkarsın; yapma bunu; melek faktörünü asla unutma! Şunu da unutma ki, dünyayı değiştiremesen de zafer senin; yeter ki Allah yolunda yürümeye devam et. Cennete kadar yolun var kardeşim.

- Mesaj alınmıştır ağabey.

(Hakan Albayrak)