AKABE’DEN MEDİNE’YE

AKABE’DEN MEDİNE’YE

ALPEREN GÜRBÜZER
Rasulü Ekrem haccetmek üzere can yoldaşı Hz. Ebubekir ile birlikte Hacca gelen kabilelere İslamiyet’i tebliğ ediyorlardı. Müşriklerde boş durmuyorlardı, Onlarda her gelene Muhammed’den uzak kalın telkininde bulunuyorlardı.
Peygamberimiz Hacılar arasında dolanırken Yesrib’in Hazrec Kabilesinden altı kişilik grupla karşılaştılar ve kendilerini tanıtarak; Yesrib’den geliyoruz dediler. Hoş beş sohbetin ardından Rasulullah’ın sohbetinin tesiriyle Akabe denilen yerde iman ettiler. Rasulullah son derece memnun kaldı ve onları vedalaşarak yola koydu.
Altı kişi memleketlerine döndüklerinde emin oldukları kişilere bu yolu anlatarak altı kişi iken on iki kişi oldular. Bir yıl sonraki hac mevsiminde bir yıl önce altı kişi olarak buluştukları Akabe’de, bu sefer Allah’ın Habibinin yanına on iki kişi olarak dönerek görüşme şerefine nail oldular.
Hazrec Kabilesinin on iki iman eri sordular:
— Ya Rasulullah! İmanla şereflendik, imandan sonra hangi kurallara ve ahkâma riayet edeceğiz? Bu konuda bizleri aydınlatır mısın?
Bu soru üzerine Habib-i Kibriya kalpleri iman dolu, gözleri ışıl ışıl olan YESRİB(Medine) halkının bu on iki ashabıyla ahidleşti. Tarihler akabede mutabakata varılan anlaşmaya Birinci Akabe beyatı dediler. Beyat şu cümlelerle gerçekleşti, Allah Rasulünün elinden tutup;
Allah’a şirk koşmamak, herhangi birinin malını çalmamak, fuhuş yapmamak, çocukların canına kıymamak, iftira yapmamak ve hayra karşı gelmemek üzere söz verdiler. Rasulullah beyat aldıktan sonra sözlerine şöyle devam etti:
— Kim bunlardan birini işlerse Allah isterse bağışlar, isterse ceza verir, beyan buyurarak on ikişilik iman erine bundan böyle neler yapılması gerektiği hususunda söz aldı ve onlara güç verdi. Onlarda;
Allahtan başka hiçbir mabuda tapmıyacaklarını, yukarda zikredilen ahkâma inşallah uyacaklarını tekrarlayarak beyat ettiler. Beyatın ardından yurtlarına dönme aşamasında dediler ki:
— Ya Rasulullah! Bize bir adam göndersenizde bizlere Kur’an öğretse.
Rasululah bunun üzerine bu işle Musab b. Umeyr’i görevlendirdi.
Musab b. Umeyr Yesrib’e görevli gittiğinde Onun sohbetleriyle iman halkası daha da büyüdü. Özellikle tatlı ve alçak gönüllü davranışlarıyla Sa’d b. Muaz ve Useyd gibi iki önemli simayı kazanabildi. Böylece bu iki ismin Müslüman olmasıyla Yesrib’lilere daha da güven geldi, içlerinde korkudan eser kalmadı. Artık Müslümanlık adına hizmette yarışa seferber oldular. Öyle canla başla çalıştılar ki bu yıl Hac kafilesinde beşyüz kişilik kafile kaldırabildiler. Allah Rasulü Yesrib’den gelenlerin sayıca çoğaldıklarını görünce, yine Akabe’de buluşmak üzere ahidleştiler; dediler ki:
- Ya Rasulullah!. Bizim yurdumuza şeref vermeni talep ediyoruz , bu gece Akabe’de buluştuğumuz yerde bu teklifimizi değerlendirip cevabını vermenizi istiyoruz..
Yesrib’liler Akabe’ye geldiklerinde Rasulullah ile amcası Abbas orada bekliyorlardı.
İlk sözü Abbas aldı, dedi ki;
— Ey Yesribliler! Yeğenim bizim aramızda, gereği kadar korumamız altında. Bununla birlikte O sizin aranıza dâhil olmak istediğini söyledi. Fakat O’na gereği kadar sahip olamazsanız, yüzüstü bırakırsanız şimdiden kararınızdan vazgeçseniz iyi olur.
Abbas peygamberimize iman etmemişti, Ebu Talip’in vefatından sonra da gereği kadar ilgilendikleri söylenemezdi ama, yinede bu sözleri sarfetmesi anlaşılır gibi değildi.
Yesrib halkı adına Es’ad b. Zümre Abbas’a hitaben:
—Hiç kuşkunuz olmasın, istediğiniz taahhütü alabilirsiniz dedikten sonra Rasulüllaha dönerek:
- Ya Rasulüllah!.. Ne emrediyorsan emret, emrine amadeyiz, istediğin taahhüdü alabilirsin bizlerden.
Bu kararlı sözler karşısında Habib-i Kibriya:
— Bu yolda kınayanın kınamasından korkmamak üzere, şahsınızı, ailenizi ve çocuklarınıza sahiplendiğiniz gibi beni de sahipleneceğinize söz verin deyince,
Dediler ki;
— Bütün bunları yaparsak mükâfatımız ne olcak?
Allah Rasulü:
—Rıza-i Bari ve cennet var, dedi.
Hep birağızdan:
— Ya Rasulüllah! kabül ediyoruz dediler
Evvela Ber’a b. Ma’rur ileri atıldı:
— Elini uzat Ya Rasullulah! deyip beyat aldı ve ardından diğerleri takip etti. Böylece beyatlaşma tamamlandı.
Allah Rasulü beyat alanların arasından kendine on iki kişi vekil tayin ederek onların gidecekleri yerde bu dini nasıl tebliğ edeceklerinin talimatını verdi. On iki rakamı aynı zamanda bizlere Hz İsa’nın Havarilerini de hatırlatıyor. Kimbilir Allah Rasulü mutabaat olsun diye özellikle içlerinden sadece oniki nakip seçtirdi, dokuzu Hazreç, üçü ise Evs kabilesinden. Nasıl ki Hz. İsa kendine vekil tayin ettiği oniki kişiye Havari dediyse, bu oniki kişiye de Nukaba-i İsna Aşer denildi.
Yesribliler bu yılki hac ziyaretinden hem Allah’ın Rasulü ile beyatlaşmanın hem de yurtlarına şeref vereceğinin sözünü almanın sevinciyle döndüler. Artık gözler O’nun Medineye avdet edeceği güne çevrildi. O anın çabuk gelmesi için kendilerinden neler isteseler feda etmeye razı bir ruh iklimine sahiptiler.. Ne mutlu bu duygu ile yüklü Medine halkına.. Onlar çoktan Ensar sıfatına layık oldular bile..